Pazar kahvesi
Sabancı Müzesi’nde yapıtları sergilenen Salvador Dali’ye aittir “insanoğlunun delirmek hakkı” söylemi...
Deli ile dâhi... Gerçek ile hayal... Madde ile kuantum fiziği... Atom çekirdeği ile büyük patlama...
Dali bunlar arasında tüm zıtlıkları kapsayan bir yaşama imza atmıştı. Hem kendisi bir “mit”ti... Hem de bir “mit” yaratıcısı...
En büyük yapıtı kendisiydi.
Zaten “insan neyin resmini yaparsa yapsın, sonucun daima kendi portresi olacağını” iddia etmiştir.
Dali, ressamlığının ötesinde heykeltıraş, kitap yazarı, filmotograf, tiyatro ve bale sahne tasarımcısıydı.
Renkler
Dali’nin portresini oluşturan renklerden birkaçı şöyle...
- Figueres’te harika bir gölün kenarındaki evde doğmuştu. Babası noterdi.
İlk resmini 12 yaşında yaptı.
Sağlam bir sanat eğitimi aldı.
- Hayatının kadını Gala’ydı. Sürrealist şair Paul Eluard’ın karısıydı daha önce...
Eluard, Gala ve kızları Cecile, Dali’nin evinde konuk olmuşlardı. Gala, kocası ve kızıyla geri dönmedi, Dali’yle kaldı. Bir daha onu hiç bırakmadı.
Dali’nin hemen her resminin bir yerinde ya hayal gibi ya da çok net Gala vardır.
- Dali, henüz yeni yeni ün kazanırken sürrealist gruba girmişti. Her yıl onlardan biri, Dali’nin eserlerinden satın alıyor, ona sanatını sürdürmesi için maddi katkı sağlanıyordu.
Gençliğinde en iyi dostu yazar Lorca idi.
Dali’nin ismindeki 4 harfin yerlerini değiştirerek Adil ismini üretmiş ve ona “zeytini sesli” diye şiirler yazmıştı.
Yıllar sonra Paris’te tanıştığı Türk öğrenci Adil Benardete ile adı nedeniyle dostluk kurmuştu.
- Dali, Paris’in Almanya tarafından işgali üzerine ABD’ye gitti.
Orada Walt Disney’in Destiny (Kader) adlı filmi için çalışma yaptı. Medyum tarafı da olduğuna inanıldığı için yönetmen Hitchcock, bir filmin rüya seanslarında Dali’den yararlandı.
Aralarında Wagner’in Çılgın Tristan’ı da olan yapıtlarda dekor ve kostümler tasarladı, liberettolar bile yazdı.
Son yıllarında Nükleer mistisizme yöneldi.
DNA’ya hayranlık duyuyordu.
Nükleer füzyon üzerine yaptığı incelemelerde mistik manifestoyu yazdı. Artık Freud’u terk edip Einstein’a geçmişti. “Bundan böyle rüya ve psikopatoloji yok, gelecek füzyondan, atomdan, fizikten ve matematikten ibaret” diyordu. “Bir kuğu tüyünün atom içi dengesi” gibi resimler çizmişti.
Bilim ile din arasında uyum olduğunu savunuyordu.
Salvador Dali’nin bu sergisi, Suzan Sabancı Dinçer’in 2006 yılında başlayan tutkusunun ürünü.
Harika bir kültür hizmeti bu...
Teşekkürler.
PAŞA
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ kendisine “Paşa denilmesini istemediğini” söylemiş gazetecilere...
Atatürk döneminde bu söylem yasaklanmıştı.
Ama ulusça biz “Paşam” demeyi severiz.
Albaylıktan emekli olup mahkeme kararıyla general olanlara bile paşa denildiğine tanık oldum.
Fakat... Org. Başbuğ’un tepkisini ben de zaman zaman hissederim.
Özellikle içkili lokantalarda müşteriler garsona “Paşa... Bak buraya” diye seslendiklerinde, tüylerim nevrim döner.
Yeni zengin, hitap ettiği kişinin ismini bildiği halde kendi varsıllık üstünlüğünü iyice hissettirmek için karşısındakine “canım” diye hitap eder.
Nasihat çekmeye kalktığında söze “Bak paşa sana söyleyeyim” diye başlar.
Zeki Müren’in de yıllardır “paşa“ diye anılması densizliktir.
Bunca yıpranmadan sonra paşa deyimi kullanılmamalı.
Gene de ağız alışkanlığından vazgeçmek kolay değil.
KARADENİZLİ DNA’SI VE EVRENİN SIRRI
Bodrum klasiği Küba’da bir gece... Robert Kolejlilerin iyi tanıdığı Nedim Gökdil, “flaş flaş flaş” diye söze başlayarak şöyle bir anons yaptı:
CERN’de -2750 derecede ışık hızıyla protonların çarpıştırılması sonucu evreni oluşturan madde üretildi. CERN olarak yaptığımız incelemelerde Higgs adlı bu parçacığın aynının yerkürede yakışıklı insanoğlu Ergül Aybay’ın DNA’sında bulunduğu saptandı.
CERN’den Ergül’e “Big Bang sensin, iyi ki doğdun” diye sesleniyoruz.
Anonsu, Ergül Aybay ve dostları kahkahalarla dinlerken bu kez 2. mesaja geçildi. Karadenizli olan Ergül’e hemşerileri de “iyi ki doğdun” diye şöyle seslenmişler:
Uy Ercül, ha sen kendunu bir bok mi sanaysun? Ha ulan, dunyada 70’ine basan tek adam sen misun?
Siz Bodrum’un Küba barında sosyetuk hezeyanlarla çirpinurken, biz gene de senu bizden sayup doğum cünunu kutlamak içun toplanayruz. Rakuyu çekup, 14’lüklaru saydırayruz. Ha pu arada birumuz kaza kurşinuna kurban ciderse, Ercül’a helal olsin deruz.
Kardeşin Temel, Yeğenin Tursun, gebe birakup cittuğun karin Fadime...
Ergül, kısa süre önce onu sevenleri korkutan bir rahatsızlık geçirip atlattı.
O gecenin bir özelliği de, bu kâbusu aşmış olmayı kutlamaktı.
Prof. Oya Başak ve Ergül’ün kolejden birkaç sınıf büyüğü Engin Cezzar keyifli konuşmalar yaptılar.
Gecenin sürprizi Brezilyalı dansçılardı.
Brezilyalı kadınların popolarının ve göğüslerinin galiba yerçekimine karşı bağışıklığı var.