Gecenin bir özelliği müzikti.Piyanoda Büyükelçi Murat Sungar, bas gitarda Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, bateride Durul Gence... Bir de nefes kesen saksofoncu; Meriç Demirkol.Sedat Ergin, gözlüklerini takmış, önündeki notalara yoğunlaşmıştı. Yazı İşleri toplantısını yönetir gibi ciddiydi.........................Ve çevrelerinde biz dostları... Diplomatlar, gazeteciler, tek tük işadamları ve aile...Gecenin ikinci özelliği de şu:Özellikle gazeteci milletinden birbirleriyle fena halde çatışmış olanlar, mazilerinde birbirlerine karşı acı izler taşıyanlar, aynı salonda tatlı tatlı söyleşiyorlardı.Belki müzik, belki de Ufuk'a odaklanmış güzel duygularımız bu ortak insani duygular harmanını oluşturmuştu.Sadece o mu?Bunlar hiç kuşkusuz çok önemli ve derin etkenler...Ama...Ya başka katalizör unsurlar?..Psikolog Emre Konuk bunu şöyle açıkladı:"İnsan algılamasında bir 'an' 3 saniyedir.İnsan beyni günde ortalama 20 bin 'anı' kaydeder.Sadece olumlu ve olumsuz 'an'lar ve 'anı'lar kayda girer.Nötr 'an'lar ve 'anı'lar iz bırakmaz, arşivlenmez.Geceleri olumsuz anların ve anıların silinme prosesi yaşanır.Tamamen bilinçsizce...Yani...Derinin kesilmesi halinde vücut nasıl kendini onarıyorsa ve yarayı kapatıyorsa, yeni hücrelerle izi bile siliyorsa, olumsuz anlar ve anıların kayıtları da silinmeye başlıyor.1, 3, 5, 10 - 100 gece... 1000 gece...O an çekilen acının bıraktığı iz derinliğine göre süre uzayabiliyor.Ama...Artık etkisi kesinlikle çok azalmış oluyor."İşte... Sanıyorum, Ufuk Güldemir ve eşi Gaya'nın dost kişilikleri ve evrensel dil müzik notalarıyla oluşan güzel elektrik, zamanın katkılarıyla bu hoşgörülü insan harmanını yaratmış olmalı.Elbette burada bir etkenin daha altını çizmeliyim.Entelektüel düzey ve hepsi de kendi alanlarında başarılı insanların komplekslerden arınmışlığı...Hadiseleri "travma" halinde yük gibi taşımayışları, maziye bırakma olgunluğuna sahip olmaları...............................Siyasette de böyle örnekleri gözledik.Birbirlerinin yüzlerine bakamayacak kadar sert söylemlerin sahipleri, Zincirbozan'da zorunlu ikamet aylarında ömür boyu sürecek dostluklara dönüştürmüşlerdi duygularını...Demirel, 12 Eylül 1980 İhtilali'nde kendisini iktidardan indiren, sürgüne gönderen, aktif siyaset yapmasını yasaklayan dönemin genelkurmay başkanı ve ihtilalin başkomutanı Org. Kenan Evren'le daha sonraki yıllarda çok uygar ve sıcak ilişkiler kurmuştu. Hatta dostça...............................Bu manzaralar, bu deneyimler, bu gözlemler herkes için bir ders niteliğindedir.Yıllar geçince çok farklı merceklerle göreceğimiz ilişkilerimizi olayların sıcak olduğu "an"larda ölçüsüz sözler, insafsız eylemler, gözü kara tavırlarla acı izleri daha derin "anı"lar haline getirmekten kaçınmalıyız.Birkaç yıl sonrasını da görebilmeliyiz.Sevgili kardeşim Ufuk, bu kez siyaset analiziyle değil, sıcacık ortamıyla ve Gaya ile birlikte yürekleriyle katkıda bulundu insanlık hallerimize... gunericivaoglu@milliyet.com.tr 2007 Türkiye'si için "iç barış" örneğini Ufuk Güldemir verdi. Adının telaffuzu bile Ufuk'la bir araya gelmeyecek hastalıkla Amerika'da kıyasıya çarpışmıştı. Koca bir grup, dönüşünde Ufuk ve Gaya'nın evindeydik.