Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Daniel Day Lewis “banko” aktörümdür. Onun oynadığı 7 Oscar’lı “Babam için” diye tercüme edilen “In the Name of the Father” filmi IRA ile PKK arasındaki paralelleri düşündürüyor.
IRA, İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun kısaltılmış adı.
İngiltere egemenliğine karşı mücadele örgütü.
Kanlı eylemler koyuyordu.
İngiliz askerlerini, polisleri hedef almıştı.
Otelleri uçuruyordu.
O tarihlerde Londra’da kaldığım otellere girerken valizlerimiz, güvenlik cihazlarından geçirilirdi.
Üzerimiz aranırdı.
Filmde “terörist” iddiasıyla hapishaneye atılan babanın ve oğulun IRA olgusu içindeki dramı anlatılır.
Zamanla, İngiltere ve IRA anlaştılar.
IRA silah bıraktı.

Haberin Devamı
IRA-PKK paraleli

Legal siyasete geçiş yaptı.
Çok zorlu bir süreçti.
İngiltere ve IRA üst yönetimi yeni bir sayfa açmışlardı ama örgütün içinde bu yeni durumu kabul etmeyen unsurlar vardı.
Kanlı eylemlere devam ediyorlardı.
Ve onları kan dökerek bastıranlar kimlerdi bilir misiniz?
Yıllarca omuz omuza İngiltere’ye karşı çarpıştıkları ve artık “legalize” olarak “sistemle uzlaşan” eski IRA’cılar...
Örgüt evlerine eski IRA’cılar baskınlar yaparlar.
Bu arada “neden” sorusuna, “biz artık yasa dışı değiliz, parlamentoya giriyoruz” cevabını verirler.
IRA için çok film yapılmıştır.
“Michael Collins” de bunlardan biridir.
1920’lerdeki olayları anlatır.

Kandil ve ötesi
İmralı’da Öcalan’ın, Kandil’de Karayılan’ın “PKK adına silah bırakmak” açıklaması yaptıklarını düşünelim.
Hiç kuşku duyulmasın ki PKK içinde bunu tanımayacak “radikaller” mutlaka olacaktır.
“Silah bırakmayı” koyun bir kenara şu kısa süreli “ateşkese” bile uymayan PKK grupları kanlı eylem koymadılar mı?
Hakkâri’de uçurulan minibüs eylemini Kandil neden üstlenmedi.
Bulgular “PKK’yı gösterdiği” halde Kandil “bizden değil” mesajını veren çizgide kaldı.
İzleyen günlerde Suriye kökenli Ferman Hüseyin’in işi olduğu ve onun Kandil’e çağrılarak sorgulandığı yolunda haberler yayımlandı.
Yalanlanmadı.
Ferman da PKK’nın başına geçmeye oynayanlardan biri...
Yani...
“Silah bırakma kararına” ulaşılsa bile “PKK adına korsan eylemler” kimseyi şaşırtmamalı.
Devlet güçlerinin yanı sıra Kandil yönetimi de -IRA örneğinde olduğu gibi- silahlı mücadeleyi sürdürmek yanlısı “post PKK” unsurlarını vuracaktır.
Hatta PKK düze inerse daha başka isimler altında marjinal örgütler çıkmayı deneyeceklerdir.
Fakat hiçbirinin PKK sonrasında fazla bir kıymet-i harbiyesi olmaz.
IRA sonrası da maceracı marjinaller varlık gösteremediler.

DOĞRU BAŞLAMAK
İyi başlamak sonuca varmanın yarısıdır.
Bundan önce “açılım” kötü başlamıştı.
Sınır kapısından PKK’lıların girişinden başlayarak her aşama tüyleri diken diken eden bir gösteriye dönüşmüştü.
AKP, sahneyi karartmak ve perdeyi indirmek zorunda kalmıştı.
...................
Aradan geçen sürede akıllar başlara gelmiş olmalı.
Yeniden “başlangıç” yapılıyor.
Bu defa “gösterilerle” değil “sessiz ve derinden” çok yönlü ilişkiler kurarak, geliştirerek...
“Doğru adresler” üzerinden giderek...
Kim ne derse desin, ne kadar saklamaya çalışılırsa çalışılsın, bakmakla yetinmeyen “gören gözler” bunları izliyor.
İmralı devrede değil mi?
Bölgenin siyasi ve legal unsurları olan parti ve kongrenin muhatap olmadığını kim söyleyebilir.
“İçerik” açıklaması -tam- yapılmasa da “ateşkesle” başlayacak ve “silah bırakmaya varmayı” hedefleyen görüşmelerin bir kısmı alenen AKP bakanlarıyla TBMM çatısı altında yürütülüyor.
Kuzey Irak Yönetimi, Bağdat, Şam, Tahran ve Washington’un katkıları için çalışılıyor.
Birinci açılım girişimi altı boş olan bir başlıktı.
Çöktü...
Şimdi önce altyapı oluşturularak “2. başlangıç” yapılıyor.
Referandum sonuçları da AKP’nin elini kuvvetlendirmekte.
Toplumdaki “kan dursun” psikolojisi de açılımın yelkenlerini dolduran rüzgâr.
Alınan dersin yararını görüyoruz.

ŞEN VE YILDIRIM
Fenerbahçe’nin “adı sarı lacivertle özdeşleşen” başkanı Ali Şen için Fenerbahçe’ye gerçekten önemli katkıları olan, bu kulübü kurumlaştıran Aziz Yıldırım’ın olumsuz tavrı üzücü.
Ali Şen bir süre önce Büyük Klüp’te Aziz Yıldırım onuruna bir yemek vermişti.
Ben de davetliler arasındaki “tek GS’liydim.”
Ali Şen telefonda davet ederken “o gece mikrofonda Aziz Yıldırım benden daha büyüktür” diyeceğini, söylemişti.
Dediğini yapmıştı.
İmrendiğim bir geceydi.
Bu duygumu mikrofona çağırıldığımda tekrarlamıştım.
Kendisine bu denli zarif, mütevazı ve bilgece yaklaşan Ali Şen’e, Aziz Yıldırım’ın “son tavrı” o güzelliği bozdu.
Kaleci Volkan Demirel’e “düğününde Ali Şen varsa ben yokum” söylemi -eğer doğruysa- hiç “şık” değil.
Ali Şen’in birkaç eleştirisini “ağabeyin kardeşe dostça uyarısı” olarak algılamalıydı. Eğer sorun Aykut Kocaman’sa, teknik direktörüne sahip çıkması elbette güzel ama bunun gösterilmesi için önünde çok fırsatlar olacak.