Daniel Day Lewis “banko” aktörümdür. Onun oynadığı 7 Oscar’lı “Babam için” diye tercüme edilen “In the Name of the Father” filmi IRA ile PKK arasındaki paralelleri düşündürüyor.
IRA, İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun kısaltılmış adı.
İngiltere egemenliğine karşı mücadele örgütü.
Kanlı eylemler koyuyordu.
İngiliz askerlerini, polisleri hedef almıştı.
Otelleri uçuruyordu.
O tarihlerde Londra’da kaldığım otellere girerken valizlerimiz, güvenlik cihazlarından geçirilirdi.
Üzerimiz aranırdı.
Filmde “terörist” iddiasıyla hapishaneye atılan babanın ve oğulun IRA olgusu içindeki dramı anlatılır.
Zamanla, İngiltere ve IRA anlaştılar.
IRA silah bıraktı.
DOĞRU BAŞLAMAK
İyi başlamak sonuca varmanın yarısıdır.
Bundan önce “açılım” kötü başlamıştı.
Sınır kapısından PKK’lıların girişinden başlayarak her aşama tüyleri diken diken eden bir gösteriye dönüşmüştü.
AKP, sahneyi karartmak ve perdeyi indirmek zorunda kalmıştı.
...................
Aradan geçen sürede akıllar başlara gelmiş olmalı.
Yeniden “başlangıç” yapılıyor.
Bu defa “gösterilerle” değil “sessiz ve derinden” çok yönlü ilişkiler kurarak, geliştirerek...
“Doğru adresler” üzerinden giderek...
Kim ne derse desin, ne kadar saklamaya çalışılırsa çalışılsın, bakmakla yetinmeyen “gören gözler” bunları izliyor.
İmralı devrede değil mi?
Bölgenin siyasi ve legal unsurları olan parti ve kongrenin muhatap olmadığını kim söyleyebilir.
“İçerik” açıklaması -tam- yapılmasa da “ateşkesle” başlayacak ve “silah bırakmaya varmayı” hedefleyen görüşmelerin bir kısmı alenen AKP bakanlarıyla TBMM çatısı altında yürütülüyor.
Kuzey Irak Yönetimi, Bağdat, Şam, Tahran ve Washington’un katkıları için çalışılıyor.
Birinci açılım girişimi altı boş olan bir başlıktı.
Çöktü...
Şimdi önce altyapı oluşturularak “2. başlangıç” yapılıyor.
Referandum sonuçları da AKP’nin elini kuvvetlendirmekte.
Toplumdaki “kan dursun” psikolojisi de açılımın yelkenlerini dolduran rüzgâr.
Alınan dersin yararını görüyoruz.
ŞEN VE YILDIRIM
Fenerbahçe’nin “adı sarı lacivertle özdeşleşen” başkanı Ali Şen için Fenerbahçe’ye gerçekten önemli katkıları olan, bu kulübü kurumlaştıran Aziz Yıldırım’ın olumsuz tavrı üzücü.
Ali Şen bir süre önce Büyük Klüp’te Aziz Yıldırım onuruna bir yemek vermişti.
Ben de davetliler arasındaki “tek GS’liydim.”
Ali Şen telefonda davet ederken “o gece mikrofonda Aziz Yıldırım benden daha büyüktür” diyeceğini, söylemişti.
Dediğini yapmıştı.
İmrendiğim bir geceydi.
Bu duygumu mikrofona çağırıldığımda tekrarlamıştım.
Kendisine bu denli zarif, mütevazı ve bilgece yaklaşan Ali Şen’e, Aziz Yıldırım’ın “son tavrı” o güzelliği bozdu.
Kaleci Volkan Demirel’e “düğününde Ali Şen varsa ben yokum” söylemi -eğer doğruysa- hiç “şık” değil.
Ali Şen’in birkaç eleştirisini “ağabeyin kardeşe dostça uyarısı” olarak algılamalıydı. Eğer sorun Aykut Kocaman’sa, teknik direktörüne sahip çıkması elbette güzel ama bunun gösterilmesi için önünde çok fırsatlar olacak.