Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Medyaya yansıyan “açık istihbaratın” bir de gerisi var.
“Akil insanlar (!)” toplantısında Davutoğlu işte bu “kamera arkasını” yansıtmış.
Yıldıray Oğur’dan işte -özetle- bu “kamera arkası” görüntüler.
.......................
Davutoğlu “çözüm sürecinde”, geçtiğimiz kâbus gibi haftaya nasıl geldiğimizi büyük bir açıklıkla anlattı.
“Bildiğimiz gibi değil” dedirten çözüm sürecinin son bir ayının hikâyesiydi bu.
3 Eylül 2014
Hükümet yürütülen görüşmeler ışığında çözüm sürecinde yol haritasını çıkarıyor. Karşılıklı hangi adımlar ve ne zaman atılacak açık bir takvimlendirme ortaya çıkarılıyor.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan yol haritasını görüşmek için İmralı Adası’na gidiyor. Öcalan’la bu yol haritası üzerinde %100 bir mutabakata varılıyor.
HDP’li milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder bu yol haritasını alıp Kandil’e götürüyor. Kandil’den de yol haritası için teyit alınıyor.
10 Eylül 2014
Kandil dönüşü bizzat Başbakan Davutoğlu süreci hızlandırmak ve kendi kulağıyla duymak için Buldan ve Önder’le görüşüyor.
Başbakan’ın “Biz bu adımları atarız, peki yol kesmeler adam kaçırmalar, vergi toplamaları, şehir dışında çadırlarda yargılamaları bitirip kamu düzenine aykırı işler yapmamanın garantisini veriyor musunuz” diye soruyor. “15 Ekim’e kadar Türkiye’de illegal tek bir faaliyet kalmayacak, iki hafta içinde değişimi göreceksiniz” garantisi veriliyor.
.......................
Yani çözüm süreci, Resmî Gazete’de yayımlanan o belgeden ibaret değil, bilinmeyen gizli bir yol haritası da söz konusu değil, doğrudan hem İmralı, hem Kandil tarafından onaylanmış, karşılıklı atılacak adımların tek tek sıralandığı, müzakere edilip üzerinde anlaşılmış bir metin var ortada. Yani çözüm süreci bizim zannettiğimizden de ileri bir aşamada ilerliyor.
Peki, 15 Ekim’e kadar Türkiye’de kamu düzenine aykırı illegal bütün eylemleri bitirme garantisine rağmen 38 kişinin öldüğü 6-7 Ekim olaylarına nasıl gelindi?
Sebep olarak gösterilen Türkiye’nin Kobani politikası ve Kobani’ye yardım koridorlarına izin vermemesi.
.........................
Peki, Kobani için hükümet HDP’ye neler önerdi, masaya neler geldi? Ve Kürt siyaseti bu tekliflere ne cevap verdi?
- TSK’nin girmesi; Kabul edilmedi.
- Özgür Suriye Ordusu’nun girmesi: Hayır.
- Peşmergenin girmesi: Hayır.
Yani Türkiye üzerinden Kobani’ye yardım ve yardım koridoru alternatiflerinin hepsi masaya gelmiş ama PKK/HDP cephesi bu tekliflere olumlu bakmamış.
Çözüm sürecinde adım adım yol haritası üzerinde mutabakat sağlanmış, Kobani meselesinde görüşülmemiş, masaya gelmedik öneri kalmamışken “serhildan kararı verildi” ve olaylarda en az 38 insan hayatını kaybetti.
Davutoğlu, Etyen Mahçupyan’ın “6-7 Ekim olayları çözüm sürecinin özünü sakatlayan bir mesele” analizine katıldığını söyledi.
“Böyle bir dalganın gelmekte olduğunu, o yüzden çözüm sürecini hızlandırmaya çalıştıklarını ama bu kadarını beklemediklerini” de ekledi.
HDP heyeti Kandil’deydi. Bu kez önce Kandil’e gitmeleri dikkat çekiciydi. Oradan aldıkları mesajları Öcalan’a getirecekler. Çünkü Öcalan Kandil’in niyetini anlayarak adım atmak istiyor.
Bu arada Öcalan da bu 11 saati boşa geçirmedi. Toplantının kulislerinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da adaya gidip Öcalan’la görüştüğü konuşuluyordu.
.........................
Peki, bundan sonra ne olacak?
Hükümetin üzerinde anlaşılan yol haritasının ilerlemesi için tek şartı var: PKK’nın söz verdiği gibi kamu düzenini bozan eylemlerine son vermesi. Tehditlerden, 15 Ekim, 21 Ekim gibi ev ödevi veriliyormuş gibi tarih verilmesinden vazgeçilmesi...
Ama görünen o ki her şey iki tarafın elinde de değil.
Davutoğlu, Kürtlerin ve Türklerin bu bölgede omuz omuza olmasından rahatsız olanlardan bahsetti.
Anlaşılan Türkler ve Kürtler bu çözüm yolunda yalnız yürümüyor. Oslo’dan sonra “üçüncü gözlerin” devreden çıkarılmasından rahatsız olan bazı Batılı ülkelerin adları anılıyor. İlk adı verilen ülke İran. Ankara, PYD ve Kandil’in İran, Maliki, Suriye ile ne zaman, neyi ve kimle görüştüğünü anbean takip ediyor.
Örneğin...
PKK’ya Maliki’den giden silahları, Almanya’nın bölgedeki faaliyetlerini.
.........................
Bu düğümün nasıl çözüleceğini görmek mümkün değil.
Düğümü kesip atan “İskender’in kılıcı” da artık kimsede değil.