Bugün İskoçya halkı “Birleşik Krallık’tan ayrılalım mı” sorusuna cevap için “referandum“ sandıklarında oy kullanacak.
“EVET” ve “HAYIR” oyları başa baş görünüyor.
Ancak...
Sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın “ortak taban medeniyet ve demokrasi”dir.
Şiddet yok.
Kan yok.
Oy kullanacak olanların özgür iradeleri üzerinde baskı yok.
.........................
Dünyanın ve özellikle Fransa, İspanya ve İtalya’daki ayrılıkçı örgütlerin gözleri İspanya’da kurulan sandıklarda.
Fransa da Korsika ayrılıkçı örgütü, İspanya’da Bask ayrılıkçıları yakın zamanlara kadar “şiddet uygulamış, kan dökmüşlerdi.”
Şimdilerde ise bu yanardağlar “suskunluğa” geçmiş durumda.
İtalya’nın Sardunya adası ayrılıkçıları ise bir kez bile şiddete başvurmadı.
Bu nedenle de İskoçya’daki “kadife boşanma” girişimini dikkatle izliyorlar.
TÜRKİYE’DEKİ AYRILIKÇILAR
Türkiye’deki -sayıları “birlikte yaşayalım” diyen Kürt yurttaşlardan çok daha az olan- ayrılıkçılar ise şiddete gaz veriyorlar.
İnşaatları basıyor, çalışanları rehin alıyor, güvenlik güçlerine taciz ateşi açıyor, yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, okulları tahrip ediyorlar.
Yasalara aykırı olarak “Kürtçe eğitim yapmak üzere” okullar açıyorlar.
Bunları devlet mühürlüyor, mühürleri söküyorlar.
Üstelik...
Tam da “çözüm süreci” rayına girmiş, sürat kazanmışken.
Dün Taha Akyol bu durumun analizini yaptı.
Bu “akıl tutulması” olayını şöyle irdeliyor:
REFORM NE İÇİN?
Başbakan Davutoğlu çözüm sürecinin Kürt vatandaşlarımızda “vatandaşlık aidiyeti” duygusunu güçlendirdiğini söylemişti.
Doğrudur, zaten ayrılıkçı olmayan fakat talepleri olan Kürt vatandaşlarımızın çoğunluğunda...
PKK-KCK yönetimindeki milliyetçi Kürt hareketi ise, demokrasi geliştikçe demokratikleşmiyor, aksine talep çıtasına sürekli yukarı çekerek çatışma ve ayrışma psikolojisini tırmandırıyor.
Çözüm süreci devam ederken sürekli tırmandırılan eylemlerin başka ne anlamı olabilir?
Bu, tipik bir ayrılıkçı milliyetçilik tavrıdır. Balkan milliyetçileri de böyleydi.
19’uncu yüzyılda barışçı çözüm için yapılan bir reform, o zamanki tabirle ıslahat, “Balkan komitacıları” tarafından çatışmayı tırmandırmak için fırsat sayıldı, çözüm getirilemedi, herkes bu yüzden felaketler yaşadı.
İÇ İÇE GEÇMEK
Balkanlarda din farkının yarattığı kalın duvarların aksine, aynı dine mensup olmak Türklerle Kürtleri asırlar boyunca iç içe geçirdi, önemli ölçüde kaynaştırdı.
Cumhuriyet döneminde, maalesef kimlik inkârı yapıldı fakat ırk ayrımı ve izolasyon yapılmadı, Kürt vatandaşlarımız özgürce ülkenin her yerine yerleştiler.
Ulaşım ve şehirleşme geliştikçe daha fazla iç içe geçtik, daha çok evlendik...
Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Hatip Dicle, dünkü Vatan’da Hüseyin Yayman’a yaptığı açıklamada Irak’ta Kürtlerin ve Arapların aynı bölgelerde yaşadığını, halbuki Türkiye’de iç içe geçtiklerini, Türkiye’nin her yerinde Kürtlerin yaşadığını, ayrılmanın olmayacağını söylüyordu. Çok doğru.
AKIL TUTULMASI
Tarihi ve sosyolojik, daha önemlisi bugünkü fevkalade iç içe geçmişlik karşısında, ayrılıkçı milliyetçi duyguları böyle sürekli ajite etmenin ne büyük felaketlere yol açabileceğini artık görmek gerekir.
Ağır silahlı çatışmaları 1990’larda hep beraber yaşadık, her evde evlat acısı yaşandı. Şimdi madem demokrasi diyoruz ve madem bir çözüm süreci işliyor, aklı başında Kürt politikacılar KCK’nın ve PKK’nın bu tarihçi eylemlerine karşı seslerini yükseltmelidir.
“Çözüm yeri Meclis” ise, dağlarda, yollarda, şantiyelerde, sokak ve caddelerde, okullarda bu şiddet eylemleri niye?!
Bunun totaliter ve ayrılıkçı bir akıl tutulmasından başka izahı olabilir mi?
...................
Ayrılıkçılar hayli azınlıktalar.
Ama...
PKK’nın içinde de, çözüm süreci sonunda “silahları bırakma” kararı çıksa bile karşı çıkan gene marjinaller olacaktır. İrlanda’da IRA bunun örneğidir.
Sonunda erirler.