Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'ndeyiz.
Vali Ertuğrul Dokuzoğlu, salonun ön sırasındaki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, "adınızı taşıyan üniversite çatısı altında olmaktan güven duyuyorum" diyor.
Ne ilginç...
Nereden nereye!
18 yıl önce, devrin Bursa Valisi, Çanakkale'ye sürgün gitmekteyken, Demirel'e mesaj göndermişti.
"Bursa'ya girmeyin. Şehrin dışından yolunuza devam edin."
Evet...
18 yıl önce, kente girmesi bile sakıncalı bulunan siyasi sürgün Demirel, şimdi, işte böyle söylemlerin adresi.
Demirel, o zamanlar "sap döner, keser döner, bugünler geçer" demişti.
Zaman, onu doğruladı.

Bir başka anı...
Yıl 1987.
Isparta'dayız.
Demirel ve diğer siyasetçilerin, siyasi haklarının iadesi, referanduma henüz açılmamış.
Referandum kampanyası, yüksek tansiyonla dayatılıyor.
Devrin Başbakanı Turgut Özal, bunu engelleme çabasında...
Demirel'i, kalesi olan doğum yeri Isparta'da vurmak istiyor.
Kurmayları, "Aslanı ininde vuracağız. Isparta, Turgut Bey'i kucaklayacak" havasını yaymaktalar.
Bu çok ilginç geziye katıldık.
Gerçekten, oldukça hareketli insan manzaraları var.
Üstümüze, tarla ve bahçe ilaçları pompalarıyla gülsuyu sıkılıyor.
Sokaklarda insan kaynıyor.
Ya meydan?
O da fena değil.
Ama...
Ben, - gerçekçi - gözlemler yapabilmekte kararlıyım. Zafer Mutlu ile konuştum.
O zaman yazdığım SABAH, bu gezi için bir helikopter kiraladı.
Özal konuşurken, tepeden helikopterle fotoğraflar çektirdik.
Helikopterde, Cumhuriyet'in Ankara temsilciliğini yapmakta olan dostum Yalçın Doğan da vardı.
Ertesi gün SABAH ve CUMHURİYET'in birinci sayfalarında, Özal'ın Isparta Meydan manzarası, tepeden çekilmiş 8 sütun panoramik fotoğraflarla yer aldı.
Meydanın içindeyken kalabalık görünen insan manzarası, tepeden, büyük bir tepsinin ortasında tek kalmış simit gibiydi.
Merhum Özal, pek sinirlenmişti.
Fakat...
Objektif gazetecilik, kamera objektifliğiyle ortaya konmuştu.
O fotoğraflar olmasaydı, "aslanın ininde vurulduğu" masalı anlatılabilecekti.
Demirel ise aynı saatlerde, Isparta yakınlarında bir ilçede...
Isparta'ya girmesi, gösteri yapması yasak...
Helikopterle Demirel'in bulunduğu ilçeye uçtuk.
Doğduğu yöreye bile serbestçe girememenin sıkıntısı içindeydi.
Ama, sapın ve keserin döneceğine olan inancını, neşesini sürdürüyordu.

Isparta Üniversitesi'nin açılışında, bir diğer ilginç tören de, Şevket Demirel'e fahri doktora verilmesiydi.
3 bin hektar ormanlık alan oluşturmuş... 100 kilometre yol kenarını ağaçlandırmış. Ormancılık fakültelerine, enstitülerine, bütün alanları ve olanaklarını laboratuvar deneyleri, araştırmaları için sunmuş...
Son aylarda yanan ormanlardan fazla genişlikte orman yetiştirmek önemlidir.
Bu unvan hakkıdır.
Şevket Demirel, ayrıca ne kendinin ne çocuklarının ne damatlarının adını hiçbir şaibeye, gölgeye bulaştırmamış...
Doğayı sevmiş, kendini doğaya vermiş...
Yeşille barışık olmak, güzel şey.

Demirel kardeşler, kıt kanaat bir küçük kira evinde ortaeğitim yaptıkları Isparta'da, yıllar sonra bir yaşam maratonu ödülü için, onun kürsüsündeler.
Isparta doğumlu - çocukluk arkadaşım - Hikmet Uluğbay da Milli Eğitim Bakanı
olarak o kürsüde.
Ve onun kürsüsünden başka görüntüler:
Cumhuriyet'in 21'inci yıldönümüe kadar üniversite sayısı 1'di, 72'ye çıkmış.
öğrenci sayısı 454, mezun sayısı 516, öğretim üyesi sayısı 180 katı artmış.
Başka olumlu sayılar da onun kürsüsünde.
Üniversite öğretim üyelerinin yüzde 34'ü kadın, öğrencilerin yüzde 40'ı kız... Türkiye, dünyada 5'inci
Yayınlar açısından dünya 27'ncisi.
Bunlar, keyif veriyor.
Tabii, alınacak daha çok yol var.
Örneğin, öğrenci başına sadece 1000 dolar veriyoruz.
Oysa...
Batı standartları 6000 dolar.
Isparta'da böylesine büyük bir üniversite...
Güzel Sanatlar bölümünün Oda Orkestrası'ndan, klasik müzik konseri... Ama, kültür, hijyenden başlar. Salonun altındaki tuvaletler pis, bakımsızdı. Tuvalet kağıdı bile yoktu.
Yazıyı sevdiğim görüntüyle noktalıyalım.
Açılış töreninde gençler, Atatürk'ün Milli Mücadele'sini harikulade canlandırdılar. Bir zamanlar, milliyetçilik, Atatürkçülük, üniversitelerde neredeyse unutulmuştu.
Kulaklarımız, gönlümüz şenlendi.
Bütün bu tabloya bakıyor ve bir kez daha vurguluyoruz:
"Atatürk, yattığı yerden, ilkeleriyle Türkiye'yi yönetiyor."




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr