Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

VİZYONDA “Issız adam...” gerçek yaşamda “işsiz adam...”
Ekonomide bütün laf köpürtmelerinin ötesinde temel gösterge “işsizlik” oranıdır.
Yüzde 12’yi aşan ve katlanarak büyüyen işsizlik oranı, krizin “değerek, teğet mi” yoksa “delerek” mi geçtiğini ortaya koyuyor.
Hangisinin doğru olduğunu AKP, kapı önüne konulmuş işsizlere sorsun...
Onların ve çocuklarının yürekleri altın gibi ama ne yazık ki tuttukları altın olmuyor. Altın suyuna batarak doğmuş değiller.
Grafikte işsizlik çizgisi her ay yüzde 0,5 yükselerek Şubat 2009’a gelmiş.
Seçim ekonomisinin kazık fren yapacağı, 30 Mart’tan sonra daha da dramatik ivmeler kazanacağı görünüyor.
Devlet yönetmek “öngörmek sanatıdır”, krizin fırtına gibi gelmekte olduğunu algılama fakirliği daha da vahim mesafelere savrulmuştur.
Önce “bizi etkilemez...”
Sonra “teğet geçer gider...”
Oysa “delip” geçiyor.

Haberin Devamı

İşsiz adam


Değerek/delerek
AKP dönemi küresel olumlu rüzgârlarla yelkenlerini doldurmuş, Kemal Derviş’in çizdiği rotada yol almıştı.
Şimdi ise küresel rüzgârlar “ters” esiyor.
Hem “ters”, hem de “sert...”
Sadece AKP söz konusu olsaydı, sorun “mevzii” gibi kalırdı. Ama ne yazık ki tüm Türkiye’nin dramına dönüştü, dönüşüyor, bu gidişle daha da dönüşebilir...
Buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtılabilir ama “iş dağıtmak” sosyal devletin asıl görevidir.
Türkiye, kendi yaratmadığı bir krizle karşı karşıya, bu doğru fakat krize karşı kendi önlemlerini almamak nedeniyle bu duruma sürüklenmiş olmaya ne demeli?
“İşsizlik” madalyonun bir yüzü... Diğer yüzündeyse her gün siftah yapmadan kepenk indiren, “buraya kadar deyip dükkanlarını kapatan” esnaf var. Onları da “işsizler” grafiğine koymak gerekir.

Tarihin sonu
BU krizle birlikte dünya artık eskisi gibi olmayacak. Fukuyama’nın “tarihin sonu” erken hükmüyle iddia ettiği “sonsuza kadar liberal ekonomi” rüyası bitti.
Artık devletler kendi sınırlarına çekiliyor. AB çatırdıyor. Petrol fiyatları düştüğü için Arap sermayesi bile ağalık yapamıyor, güvenli liman arıyor.
Rusya da aynı durumda.
Türkiye’nin “B” planı olmayan “Sat-sat” tutkusuna dayalı modeli çökmekte.

İSMAİL CEM 69 YAŞINDA

İşsiz adam

PAZAR akşamı İsmail Cem’in 69. doğum günüydü.
Cem’in dostları bir araya geldik.
Onu andık...
Eşi Elçin, kızı İpek ve oğlu Kerim, Milli Reasürans’ın zemin katındaki konferans salonunda bu anma gününü düzenlemişler.
Cem’e Kültür Bakanlığı’nı devreden Ercan Karakaş, Cem’in Kültür Bakanlığı müsteşarı Prof. Emre Kongar, Cem’in Dışişleri Bakanı iken en yakınında olan Emekli Büyükelçi Yaman Başkurt birer konuşma yaptılar.(Yaman Başkurt, Cem’i foto muhabiri olarak gazeteciliğe başlatan, Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Cevat Fehmi Başkurt’un oğludur.)
Cem’in gazetecilik yaşamından izlenimler için de benim konuşmam istenmişti.
Aynı gün önce gazetecilikteki ustam Metin Toker odaklı Şeffaf Oda, ardından sevgili İsmail Cem için konuşma yapmak hiç de kolay değildi.
Bir dizi ortak anımızı salondaki “Cem dostlarıyla” paylaştım. Anlatamadığım ve içimde kalan iki anımı daha yansıtayım:
Cem, fotoğraf ustasıdır. İmzalayarak bana verdiği iki fotoğrafına gözüm gibi özen gösteririm.
Biri Bebek’ten çektiği “Sis altındaki İstanbul Boğazı” görüntüsüdür. Bana “Rakı kadehinden Boğaz” diye yorumlamıştı.
Diğeri ise geç saatlere kadar çalıştığımız bir yaz gecesi yazı makinemin önünde çektiği fotoğrafımdı.
Onun Dışişleri Bakanlığı döneminde, Birleşmiş Milletler Nezdindeki Türkiye Büyükelçisiyle, New York’ta laflıyorduk, İsmail Cem fotoğraflarından oluşan bir albümü gösterdi.
Şöyle dedi:
“Sayın bakan resmi bir geziye çıkmadan önce o ülkenin dışişleri bakanı ve başbakanına bu albümü gönderiyoruz.
İnan ki tahmin edilemeyecek kadar olumlu etki yapıyor. İsmail Cem Bey’in sanatçı ve gazeteci yönü, yani sıradan siyasetçinin ötesindeki derinliği fark atıyor.”
Bizleri ve onu yürekten alkışlayanları izlerken Cem’in o yarı mahcup ve bilgece ama alçakgönüllü gülümseyişini görür gibiydim...
Cem’in “veda” şiiri ve yaşamını gösteren kısa filmdeki el sallayarak vedası ile biten “son” nasıl da acı vericiydi.