Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Daha önce doğudaki bir ilimizde “dans dersleri vermek üzere kurulacak stüdyoya” karşı çıkmışlardı.
“Kadın ve erkek bedenlerinin böylesine yakınlaştığı dans için o ilin henüz hazır olmadığını” söylemişlerdi.
Şimdi de Adana’da Tango Festivali’ni “zina festivali” ilan ettiler.
Annesi bale öğretmeni olan Adana doğumlu Ayşe Arman haklı olarak tepki gösterdi.
Tango albümü yapan, güzel tangolar söyleyen İTÜ Konservatuvar mezunu (keman), şiir kitapları da olan sanatçı Mehtap Meral bu konuda güzel bir yazı yazdı.
Tangonun özünde olan protest ruh halini çok güzel yansıtan satırlarından seçtiklerimi sunuyorum:
..........................

Dans Et Benimle

İstemezük

Bütün sorun biziz aslında. Ehlileştiremedikleri, yaramaz! kadınlar. Uslu Adana Platformu’nun Adana’da gerçekleştirilen tango festivalini zina festivali ilan etmesiyle bir anda bütün bakışlar tangoya yöneldi. En seksi tango duruşları paylaşıldı, tango şarkıları hatırlandı. Oysa sokakta doğan bir dans ve müzik türü olan tango, dünyayı dolaşırken çoktan evcilleşmiş.....
..........................
Tango hep renklerden kırmızıyı, her şeyden çok erotizmi ve erkek egemen bir dans olmasına rağmen kadını çağrıştırdı. Kadın ve erkek arasındaki mesafe ihlali ve durmadan hareket eden bacaklar müzik ve danstan daha çok konuşuldu. Evet onlar sanatın kendisini değil oradaki özgür kadını hedef aldılar. Nasıl olur da bacağını bu kadar rahat bir başkasının bedenine dolardı, gözlerinin içine korkmadan bakardı, müziğe kendini nasıl böylesine bırakabilirdi? Çünkü hükümdar erkekti ve kadının bu tarz şeyleri yapması ancak dört duvar arasında ve erkeğin istediği kadarıyla mümkündü. Kendini kadının sahibi olarak gören ve hayatımızı her gün biraz daha karartan bir zihniyet küçücük kız çocuklarının rüzgârda uçuşan saçlarını bile günah olarak görürken genç bir kadının özgür bacaklarını elbette tehdit sayacaktı.
..........................
Siz tangodan hoşlanmazsınız beyler. Çünkü hiçbir kadınla dans etmemişsiniz. Eğer dans etmiş olsaydınız, beraber bir ritmi tutturmanın güzelliğine bir kez varmış olsaydınız tek başınıza günah, ayıp, zina diye bağırıp durmazdınız böyle. İki kişinin kendi rızasıyla yaptığına günah, ayıp denmeyeceğini bilir mesela tangoyla uğraşacağınıza tecavüz vakalarının azalması için uğraşır, toz kondurmadığınız erkekliğiniz için sağlam bir adım atmış olurdunuz. Sevişmekten bu kadar korkmasanız ve bilseniz belki bugün tango tarihini ya da bir tango stilini, bir tango şarkısını konuşabilirdik sizinle. Ama bastırılmış cinselliğiniz ve korkunç cehaletiniz buna izin vermiyor.
..........................
Ama hâlâ dans edebilecek kadınlar ve erkekler var. Dans edemeyecekleri devrimin devrim olamadığına inananlar............ ve haklılar kadınlardan bu kadar korkmakta. Çünkü dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa.

..........................
Türkiye’nin iç ve dışta bunca ağır sorunu varken “tango” yazısı da ne diyenler çıkabilir.
Oysa...
İşte o sorunların hepsinin kökeninde sanat kültüründen yoksunluk, eğitimde sığlık var.
Tabii bu yoksunluk ve eksikliğin ürettiği “bağnazlık...”
Adana’da tangoya tepki koyan “Uslu Adana Platformu” değil satırlarımın hedefi. Hatta onları tahlil etmeye, anlamaya da çalışıyorum.
Ve asıl...
21’inci yüzyıl “istemezüklerini” aktive eden “alacakaranlık zihniyet coğrafyasına” işaret ediyorum.