"Neden iki kulağımıza karşılık bir dilimiz var?
Çok dinleyelim, az konuşalım diye...
Diyogen"
Ankara'nın siyasi kulislerinde şu söylem, krizin şifresi olarak paylaşılmakta.
"Devlet adamı, neleri söyleyeceğinden çok, neleri söylemeyeceğini bilmelidir."
Böylece... Yaşanan krizin ilk hareketlenme noktasındaki Başbakan Bülent Ecevit'e gönderme yapılmakta.
Örneğin...
"Ecevit, kelime tasarrufunda bulunsaydı, bunalım patlak vermez ve bu dramatik tablo ortaya çıkmazdı" düşünceleri, daha özenli bir ifadeyle formüle ediliyor.
Gerçekten... 50 yıllık siyaset duayeni, kökü Tagor'a uzanan kültür birikimi, ülke yararları için daha filozof ve özverili olmalıydı.
Sinir sistemine direnemedi.
Eğer kaptan, gemiyi dev dalgalardan ve fırtınadan sakin sulara götüremiyorsa, gemide isyan çıkar.
Dün, Hükümet'in eski bakanlarından İstanbul Milletvekili Mehmet Ali İrtemçelik, "Ecevit'in artık Başbakanlık'tan ayrılmasını" istedi.
İrtemçelik, Ecevit için "Başbakanlık yetki ve sorumluluklarının hakkını veremeyecek durumda olduğu artık saklanamayacak hale gelen" gibi dikenli ifadeler de kullandı.
Dün sabah Anavatan Genel Başkan Yardımcısı Işın Çelebi de TV'de, isim vermeden "bu yönetimin halka vereceği güvenceler, artık Uganda'dan herhangi birinin konuşmasından daha etkili olamaz" diyordu.
Anavatan'dan Lütfullah Kayalar, Yaşar Topçu, Odalar Birliği ve Emek Platformu gibi sivil toplum örgütleri de "Hükümet'in istifasını isteyenler" arasında...
Üslupları yadırgasak da, son kriminal sürecin siyasi ve bürokrat sorumlularının sorgulanmaları doğal.
Ama... Fırtınalı denizde isyan, geminin kontrolden daha da çıkarak tehlikeli kayalıklara bindirmesi riskine açık.
Hükümet krizi, hatta "seçim" tartışmalarıyla Türkiye'nin üzerine bir de tüy mü dikilmeli?
Ecevit'in, şu aşamada Hükümet'ten ayrılma hasarı daha büyük olmaz mı?
Bakınız... DYP, şimdi "Hükümet değişikliği" istemekle beraber, kriz sırasında TBMM'de görüşülecek olan gensoru önergesini geri çekmişti.
Çiller, arkadaşlarına "ekonomi konuşma yasağı" koymuştu.
FP bile krizin tavan yaptığı günlerde sağduyuluydu.
Dün, ABD Hazine Başkanı, "Türkiye ekonomisine destek verileceğini" açıkladı.
IMF ve Dünya Bankası da öyle...
IMF, önümüzdeki günlerde 2.5 milyon dolarlık bir ödemeyi hızlandırmanın yanısıra, uluslararası bankalara da "Türkiye ekonomisine katkı" çağrısında bulundu.
Bu fotoğrafı iyi okumalıyız.
Elbette... Hükümet - şimdilik - sürmeli, ama toplumun tepkilerine karşı da duyarsız kalınamaz.
Hiçbir şey olmamış gibi devam edilemez.
Hükümet'ten aldığımız izlenimlere göre de; İlk aşamada, bazı bakanların ve üst düzey ekonomi bürokratlarının değişmeleri beklenmeli.
Herhalde önce, birkaç bakan ve bürokrat değişimiyle makyaj yenilenecek.
Fakat... "İktidarın kimlik kartında değişim", ancak fırtına dindikten ve sular durulduktan sonra gündeme gelebilir.
İşçi, memur, sanayici, bankaların sancıları yeni başlıyor.
Yıkıntılara, yangınlara tanık olacağız.
Yaşamın üzerinden silindir geçecek.
Bu manzaraların üzerinde bir yönetimin uzun süre kalması çok zor.
Dahası... Sular durulsa, gemi sakin limana çekilse bile kaptan köşkünün havı döküldü.
Artık heyecan ve güven vermiyor.
Yeniden umut ufuklarına nasıl açılır?