Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bulgaristan'ı işgal eden Hitler ordularının, Trakya üzerinden Türkiye'ye girmesi ağır kuşkusu yaşanırken, bunu yapmayıp kuzeye Macaristan, Romanya, Rusya hattına yöneldikleri "müjdesi" gelir. İsmet Paşa, şiddetli soğuk algınlığı nedeniyle hasta yatağındadır.Ama... Öylesine sevinir ki... Yatağında doğrulur, birkaç kez sevinçle sıçrarken "yaşasın... yaşasın" diye bağırır.Bu büyük sevinci, II. Dünya Savaşı boyunca sürdürdüğü, çok ustalıkla yürüttüğü dış politika nedeniyle yaşamıştır.Dış politika ciddi konudur.İç siyasetin, sığ seçim kazanma oyunlarına benzemez.Netameli bir coğrafyanın ortasındaki Türkiye için bu kural daha da geçerlidir............................ABD'nin sükseli (eski) Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, yıllar boyu kazandığı deneyimlerin yansıtıldığı kitabında "meslekten diplomatı" anlatır.Kissinger'a göre siyasetçiler, iktidara geldiklerinde, dış politikada "kerameti kendilerinden menkul" yeni formüller üretmeye meraklıdırlar.Onlar ya da meslekten diplomat olmamakla beraber dış politika danışmanı yaptığı kurmayları da bütün sorunların üstesinden "şıpınişi" gelebilecekleri inancıyla kendilerince pek de parlak(!!) çözümler önerirler.Diplomatlar, onların gözünde yavaş, inisiyatifi olmayan, zevahiri kurtarmakla yetinen, yenilikler üretemeyen, sığ ve cesaretsiz bürokratlardır."Zaten bir pırıltıları olsa, önlerine böyle birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlar yığılır mıydı?" diye düşünürler. Bunları söylerler de...Kissinger sorgular:"Bu yeni iktidar siyasetçileri ve danışmanları, kendilerinden önce o sorunları çözmeye çalışanları böyle suçlarken ve aşağılarken, ne yazık ki, bu önerdiğimiz çözümler acaba daha önce gerçekten hiç kimsenin aklına gelmedi mi? Eğer gelmişse, neden ve hangi sakıncalar sebebiyle uygulanmamış olabilir? Hepsinin arasında tek akıllı, tek zeki ben miyim?"Keramete k.. attıran zekâ vehmine kapılacak yerde, bu soruları kendilerine sorabilseler, kendilerinin ve halklarının başlarını burunlarına kadar pisliğe batıracak yanlışlar yapmazlardı.Tarihe ve insanlarına ağır acılar yüklemezlerdi.Silahlı Kuvvetler'in başına askerlik mesleğinden olmayan birinin gelmesi ya da tam yetkiyle savaş danışmanlığı yapması kadar tehlikelidir.Kariyer dışı diplomatlık hevesleri...Çünkü... Diplomasinin bittiği yerde savaş başlar, savaşın bittiği yerde ateşkes ve barış için gene diplomasi masası kurulur.............................Siyasi liderler, hükümet ederken askerlik, dış politika, merkez bankası gibi alanlarda katkıları, kariyerden süzülmüş deneyimli ve güvenilir isimlerden ve onların kurumlarının hiyerarşik yapısından almalıdır.............................Buna karşılık... Devlet yönetiminde iktidarın zirveleri, elbette kurumların dışından da inandıkları, değerli buldukları yakınlarından hizmet alabilirler.Onlara, dış politikada kendisini temsil yetkisiyle "özel görevler" verebilirler.Onlar, bazen özel bir mesaj götürebilir. Bazen nabız tutabilir."Flying Ambassador (uçan büyükelçi)" diye tanımlanan "özel temsilciler" her ülkede vardır.Önemli olan, onların bu faaliyetlerinin dışişleri tarafından da bilinmesi, gerekiyorsa görüşmeleri yapmadan önce dışişlerinin ilgili birimleri tarafından bilgilendirilmesidir.Dışişlerinin kurumsal yapı olarak içinde yer almamak, farklı kökenden gelmek başka, dışişlerinden "kopuk" olmak başkadır.Yanlış olan ikincisidir.............................AKP'nin şaşırtıcı dış politika tutarsızlıkları, bu ikinci nedenle de olabilir.Onlar iyi niyetlidirler. Bir şeyler yapmak için çırpınırlar ama "cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla örülmüştür" söylemi de bir gerçek. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bir tarih devi İsmet Paşa, yatağında, ayağa kalkıp "yaşasın, yaşasın" diye bağırarak sıçrar mı? Evet...