Önce "Formula 1"i andıran sürat öngörüsü..."Kopenhag siyasi kriterlerinde hız vitesine takarak çok yol alındı. İnanıyoruz ki Türkiye, 3-4 yıl içinde ekonomi için de Maastricht kriterlerini tamamlar. Belki daha müzakereler bitmeden, tam üyelik statüsü alınmadan, bir bakılır 5 yıl sonra, Türkiye, euro para birimine geçmek için başvurmuş..." Bu söylem -yanılmıyorsam- Kemal Çolakoğlundandı..."Sınır tanımaz" Türkiye insanını yansıtmaktaydı.Gerçekten euroya geçiş, fiyatları bir oranda yukarı çekecek olsa da Türkiye ekonomisini istikrar çıpasına bağlar. Sabah 06.00da başlayan ve ertesi sabah 04.00te biten yoğun bir programla İzmirde, Egenin nabzını tuttuk. İzlenimler yansıtayım: İşte kriterler:"1- Bir üye devletin enflasyon oranı, enflasyon oranları en düşük üç devletin, enflasyon ortalamasını yüzde 1.5ten fazla aşamaz.2- Kamu açığı, milli gelirin yüzde 3ünü aşamaz.3- Borç stokları, milli gelirin yüzde 60ını aşamaz.4- Uzun vadeli faiz oranı, en iyi fiyat istikrarını sağlayan üç üye ülke ortalamasını 2 puandan fazla aşamaz.5- Ulusal para, Avrupa döviz kuru normal dalgalanma koridorunda kalmalıdır." (Şu sıralar bu marj yüzde 2.5) Psikoloji vitesi Bakınız... "Ekonomi deprem yönetmeliği" gibi sağlam bir yapılanma."Euroya geçiş" bu istikrarın kalıcılığını, sürekliliğini sağlar."Olumlu" bir psikoloji oluşturur.Türkiyenin ABye tam üyelik yolunu da kısaltır.Şu satırlarda yansıttığım öneri, simgeseldir.Ege işadamlarının ufuk mesajıdır.Ege işadamları, -genelde- "ABden müzakere tarihi almakla başlayan süreç" için olumlular.Ancak...Ayakları yerden kesik değil.Müzakere sürecinin ne denli çetin olduğu kadar, bu çok duyarlı yükü sonuna kadar taşımanın da nasıl çetin uğraş olduğunun bilincindeler.Çanakkalenin Nara burnu ile birlikte, Anadolunun batıya bu en yakın coğrafyasında, AB süreci, Avrupalı zihniyetle yorumlanıyor. Sağlıklı ve gerçekçi algılanıyor. Burnu Avrupada Ustam Metin Toker, seçim önceleri nabız tutmak için Egeyi ve özellikle İzmiri seçerdi.Siyasetin saat ayarıdır İzmir.AB de burada, Türkiyenin diğer kesimleri gibi olumlu ama diğer kesimlerden farklı olarak "ihtiyatlı" algılanmakta.Zorluk parametreleri sıralanmakta. Eşref saati Gece, 5 "MİLLİYET"çi Ege Üniversitesinde Abbas Güçlünün "Genç Bakış" programının konuğu olduk.Abbas, birkaç kez salonda, "işari oylama" yaptı."AByi istemeyenler" dediğinde, havaya kalkan eller "AByi isteyenlerin" en az üç katıydı.Gençlerde tepki vardı...ABnin burnundan kıl aldırmayan havaları, koşul dayatmaları, Türkiyeye farklı muameleleri, Kıbrıs için sözden dönülmüş olması "onurları zedelemiş."Ekonominin IMFye, siyasetin ABye bağlanması içe sindirilemiyor.Yıllardır IMF reçeteleriyle kemer sıkmak, devlet amfilerinde, özel vakıf amfilerinden farklı rüzgârlar estiriyor.Nispeten daha dar bütçeli ailelerin çocuklarında artık bıçak et kalınlığını aşmış, kemiğe dayanmış.Gerçi, 1000i aşkın öğrenciden 150 kadarı, ideolojik ve etnik örgütlenmelerin uzantıları olarak salondaydılar ama geri kalanı da -çoğunlukla- hoşnutsuzdu.ABye kuşkuluydu.Hele aileleri tarım kesiminden olan gençlerde, bu "karşıtlık" tırmanışta.AB ile müzakereler sürecinde mesafe alınırken, oluşabilecek psikolojik eksileri, hükümet, ekonomik artı kazanımları sürekli katlayarak dengelemeli.Aksi halde, yükü taşıyabilmek için sağlam basması gereken destek, altından çekilebilir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Genç bakış