Bu ilk kez oluyor.
İsrail Büyükelçilik Konutu’nda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’la bir iftar yemeği. Uzun masanın bir ucunda Büyükelçi David Sultan diğer ucunda Başkan Yılmaz... Başkan’ın yanı sıra ilginç konuklar Mısır’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed El Shazly, Başbakanlık Müşteşarlığı’na o gün atanmış bulunan eski Kültür Bakanlığı Müsteşarı diplomat Fikret Üçcan, Müzeler Genel Müdürlüğü’nden atanan yeni Kültür Bakanlığı Müsteşarı Dr. Alpay Pasinli ve birkaç gazeteci.
Masanın ortalarında karşılıklı iki hanım, ikisinin de başları açık... Biri bu daveti düzenleyen ve Türkiye’de pek çok sanat etkinliğine imza atmış olan İsrail Kültür Ataşesi Zali de Toledo, karşısındaki ise Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın danışmanı.
İftar yemeği ve sonrası kahve için salona geçişte Mehmet Nuri Yılmaz ile İsrail Büyükelçisi Arapça konuşuyorlar.
Başkan, İsrail’e resmi konuk olarak davet ediliyor.
Daha önce Müslüman olmayan ülkelerin büyükelçilikleri böyle iftar davetleri yapmamışlardı.
Zarif bir davranış.
Fakat... Artık Türkiye resimleri için paletlerde bu gibi yeni renkler de olacak anlaşılan.
İsrail Büyükelçiliği Konutu’ndaki davetin simgesel politik anlamı seziliyor.
Ankara’dan izlenimlerime göre sahne ve perde deyimiyle "casting" açısından şaşırtıcı sayılabilecek karakter seçimleriyle karşılaştığımı söyleyebilirim.
Örneğin...
DSP’li eski Kültür Bakanı İstemihan Talay’a uzun süre hizmet veren diplomat kökenli müsteşarın neden Başbakanlık Müsteşarlığı’na ve gene çağdaş bir diplomatın Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü’ne getirildiği düşündürücü olabilir. Çağdaş görünümlü ve zihniyetli Müzeler Genel Müdürü’nün Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı’na atanması da öyle.
Üçü de kilit noktalar.
Eğer İslam refaranslı bir yönetim olacaksa Başbakan’ın beyni durumundaki müsteşar ve özel kalem müdürünün bütün sırların kesişme noktaları olarak o cemaatten olmaları gerekirdi.
Kültür Bakanlığı ise, İslam referanslı bir hükümet olsaydı, topluma mesajı iletilen kanal gibi kullanılırdı.
Abdullah Gül "bürokrat atamalarımız hükümet etme üslubumuzdur" diyor.
Keşke bu güzel izlenimler aynı gece 5 yıldızlı otel lobilerini mescide çeviren görüntülerle gölgelenmeseydi.
Bu iki seçim bana simgesel olarak AKP’nin - sağa kaydırılmış - merkez partisi olmak ya da en azından o vitrini çizmek eğilimini yansıttı.
Gene de çok aceleci olmamak ve diğer atamaları da beklemek gerek.
Başbakanlık’ta sadece basın danışmanı kadrosundan kaç kişi maaş alıyor dersiniz?
1850... Evet Başbakanlık basın başdanışmanı, Başbakan basın başdanışmanı, Başbakanlık basın danışmanı kadrolarıyla 1850 kişiye maaş ödeniyor.
İnanılır gibi değil...
Ayrıca Başbakanlığa 36 adet bağlı, 20 adet ilişkili, 18 adet ilgili kurum var. Çoğu çalışanları bankamatik.
Bunların büyük çoğunluğu bakanlıklara dağıtılmış.
Başbakanlık bürokrasi merkezi olmaktan, karar merkezi koordinatlarına kaydırılıyor.
Bu arada Ankara otellerinin İstanbullu işadamları tarafından tam teşekküllü iş takip merkezlerine dönüştürüldüğünü de söyleyebilirim.
Bir önceki yönetimin haksız ya da haklı darbelerini yiyenler Ankara’da çözüm arıyorlar.
AKP bu konuda kurumlaşmaya gereken hiyerarşik önemi vermezse, kurum kararları bireysel ilişkilerle delinirse bunun bütünüyle Türkiye ekonomisine faturası ağır olabilir.
Elbette haksızlıklar varsa giderilmelidir.
Ancak... Ciddi, kurumsal, ilkeli olarak... Ve uluslararası ilişkilerin çerçeveleri kırılıp dökülmeden.
Akılcı ve yapıcı yaklaşımlar her zaman bulunabilir. Amaç çökertmek değil, kazanmak.