Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Kafa mikseri

Fotoğrafa dikkatli bakınız. Müthiş bir “kafa mikseri...”
Öyle ya...
Başları İslami anlayışa göre örtülmüş.
Saçlarından tek bir tel bile dışarıya taşıp görünmemesi için örtünün altında alnının üst kısmını da kapsayan bant (veya bone).
Yüzlerinde gülücükler.
Belli ki yaptıklarından hoşnutlar.
Her birinin elinde üzerine birer harf yazılmış panolar.
3’ü bir arada “SEX” kelimesini oluşturuyor.
Fotoğrafa bakanlar “Ne alaka?” diye düşünebilir.
Gerçekten...
Değil böyle bir kelimeyi “pano” olarak açmak, normalde, alıştığımız başörtülü genç kızlar telaffuz bile etmezler.
Yanlarında o kelime geçse başlarını çevirip hızla uzaklaşırlar.
Fotoğraf artık geleneksel paradigmaların değişmekte, hem de çarpıcı boyutlarda değişmekte olduğunun bir göstergesi.
Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan Endonezya’da çekilmiş.
Gençlere okullarda “seks” eğitimi verilmesi gündemde.
Evlilik dışı gebelik, AIDS ve diğer cinsel hastalıklardan korunmak, bilinçli genç kuşaklar yetiştirmek İslam kültürüne de dokunmakta.
Şimdilik pilot bölgelerde ilk denemeler...
Ancak...
Sadece öğrenciler değil aileler de bu eğitimi artmakta olan ilgiyle desteklemeye başladılar.
Bir İslami kültür ülkesinde tabular çatlamakta.
İslam ülkelerinde de kadın evden dışarı taşarak çalışma hayatına sızmaya, hatta, akmaya başladı.
Elbette...
“Bir fay kırılması, inanç dünyasında deprem” gibi abartılmış yorumlar yapılmasın.
Ama...
İslamın sosyal yapısında, dipten gelen hareketlenme olduğu da bir gerçek.
Daha alınacak çok mesafe var.
Bırakın şu Endonezya örneğini bir yana, Batı’da bile kadının ağırlığı hâlâ erkekle dengelenebilmiş mi?
Davos’tan “iyimser” bir istatistik yansıtıldı.
Bu yıl Davos’a katılan katılımcıların ne kadarı kadınmış dersiniz?
Söyleyeyim...
Sadece “yüzde 17’si...”
Bunu da “alkışlanması gereken” bir grafik tırmanışı olarak açıkladılar.

Haberin Devamı

MELO ADLI ‘ARIZA’

HAFTA sonuna doğru bir dostun davetindeydik.
Aslanlarla, Kanaryalar geyiği vardı masada.
Sanki, pazar akşamı Galatasaray-Beşiktaş derbisi oynanmayacakmış gibi bir hava.
Oysa...
Bir Beşiktaş -eski- yöneticisi arkadaşımız da masadaydı.
Söz Beşiktaş’a geldiğinde “Bizim sorunumuz Fenerbahçe’yle, Beşiktaş dost kulüp” gibi laflar çıktı bizim Cimbomlulardan.
Halisane kalbi bir dostluk ifadesiydi.
Ama...
Aldığımız karşılık adreste kabul edilmedi:
“Dost falan değiliz, böyle söylenmesine de alınıyoruz. Biz rakibiz, sizi öyle görüyoruz, siz de bizi rakip görmelisiniz...”
Haklıydı...
Elbette Beşiktaş da 3 büyükten biri.
Galatasaray’a da, Fenerbahçe’ye de çok kez kök söktürdü, çim yoldurdu.
Şampiyonluk kupaları kaldırdı.
Anlı şanlı Karakartal o.
Pazar akşamı işte bu psikolojiyle izledim derbiyi.
Bu psikolojiyle, özellikle Melo arızasından sonra, endişeden ve öfkeden tırnaklarımı kemiriyordum.
Bu adam daha önce bizim Riera’yı maç sonrası soyunma odasına kilitlemiş, dakikalarca yumruklamıştı.
Nasıl kalabildi bilemiyorum.
Fatih Hoca’nın sabrını test edecek ince ayarlı denemelerin çapında değil.
Aradan 1 yıl geçti bu kez de sahadaki yaptığını (veya en azından affedilmezliğini) gördük.
Onun sinir tellerindeki bozuk DNA’yı bütün topçular biliyor.
Galatasaray’ı 10 kişi bırakmak için bütün provokasyonlara sinir uçları açık.
“Öfke kontrolü, tahriklere kepenk kapatmak” diye bir profesyonellik kültürünü yansıtamıyor.
Bu kez Galatasaray’ı yakamadı.
Onun kırmızı kart görmesinden sonra diğer 10 Cimbomlu canlarını dişlerine takarak, formalarının haklarını vererek galibiyeti korumayı başarabildiler.
Fakat...
Bu böyle gitmez.
Süper Lig’de, Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde öyle bir arıza daha çıkarır ki Avrupa menşeli seçme “çilekler” de hoşaf olur.