Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Goran Bregoviç’in Yugoslavya’nın dağılışını anlatan filmdeki fon müziğindeki “Kalaşnikof, kalaşnikof bum... bum... bum...” nakaratını hüzünle hatırladım. Müziğin renklerine karşın nasıl da hüzün vericidir.
Ülkeden bir büyük parça koparken fonda “Kalaşnikof, kalaşnikof bum bum bum...”
2009 Türkiye’sine dönelim...
Yumruktan, taştan, sopadan “silaha geçişe” dikkat...
Bunun sonu çorap söküğü gibi gelir.
Burada kalmaz... Kalaşnikof “tekin” değildir.
“Vahim” gidiş görülmeli, çok boyutlu önlemler alınmalıdır.
Kanlı süreçlerin nasıl başladığını görmüştük, yaşamıştık.
Bu kez de yaşananlar “hayra alamet” değil.
İstanbul Dolapdere’de, “döner bıçakları, satırlar” hadi lümpen refleksiydi diyelim ama “tabancaların çekilmesi” -gerçi sonradan kurusıkı olduğu anlaşıldı ama- kötüye gidişin işareti oldu.
Muş’ta ise tabancadan öte “kalaşnikof” ateşlendi... 2 ölü, 7 yaralı... “Kalaşnikof, kalaşnikof bum bum bum...”
Eylemcilerin çığırından çıkması, yol boyunca otomobillerin, dükkânların yakılması, taşlanması... Polisle saatlerce süren çatışmalar.
Başbakan Erdoğan’ın Ankara’da düzenlediği “güvenlik toplantısı” umarız ki sadece “yaptırım” önlemleriyle sınırlı kalmaz, gözdağı veren bir açıklamanın ötesinde bir dizi “çağdaş ve demokratik” yaklaşımları da yansıtır.

Haberin Devamı

Kalaşnikof bum bum


Ayrışma psikolojisi
Sokak manzaralarının temelinde “psikolojik” nedenler var.
Bunlardan birincisi, yükseltilen ve çok kısa vadeli gösterilen beklentilerin, düş kırıklığına dönüşmesidir.
“Açılım” söylemi, çok şeyi değiştirecek bir “sihirli değnek” gibi algılanmıştır.
Başbakan Erdoğan’ın “açılımın yılbaşına kadar yapılmış olması gerektiği ve hatta yılbaşına bile kalmayacağı” yolundaki sözleri, çok kısa vadeli bir “siyaset bonosu” olarak görülmüştür.
Daha sonraları “Bu bir süreçtir, zamana yayılacaktır, hazmettire hazmettire devam edeceğiz” gibi açıklamalar daha önceki “gazı” alamamıştır.
Tam tersine “Yine uyutuluyor muyuz?” kuşkusunu oluşturmuştur.
DTP’nin “Açılım boş çıktı, açılım diye söylenenler incir çekirdeğini doldurmaz” gibi açıklamaları tansiyonu daha da yükseltmiştir.
İmralı’dan duyurulan “Bizi dikkate almayan hiçbir açılım sonuca ulaşmaz. Bundan sonra ne Kandil’den, ne Avrupa’dan dönüş olmayacaktır” mesajı, PKK’nın düzdeki, yani kentlerdeki “milis” denebilecek uzantılarını hareketlendirmiştir. DTP’nin kapatıldığı gün yaprak kımıldamazken, ertesi günlerde sokaklara akanlar, önlerine çocukları koyup onlara taş attıranlar “spontane” miydiler ki...
DTP’nin kapatılması bu hazırlanmış, kabartılmış psikolojinin üzerine tüy dikmiştir.
Elbette, “açılımın” önünü kesmek ve ayrışmayı tabana daha derin yansıtmak için başka tezgâhlar da kurulduğu meçhul değil.
Tokat’ta 7 askerimizin öldürülmesiyle sonuçlanan PKK baskını bunu yapanlara göre “ötekileri” tetiklemek hedefliydi.
Türkiye’nin batısında “tepkilerin” de sokaklara akması bu hedefle örtüşüyordu.
Bütün bu “karşı açılımı” göğüsleyecek, geriye sürecek psikolojinin Ankara’da üretilmesi Türkiye geleceğinin dayatmasıdır.

KRİZ YÖNETİMİ
İktidar olabilmenin “momentumu” vardır.
Hassas bir zaman limiti...
Olaylar kontrolden çıkmadan, onları yönetebilmek, onlara egemen olmak “momentumu” kaçırılmamalı.
Bunun adı “kriz yönetimidir.”
Bir yandan devletin gücünün varlığını ve etkin yaptırımını hem pratikte hem caydırıcı olarak gövde gösterisinde hissettireceksin... Diğer yandan toplumu, siyasi partileri, etnisiteleri tümüyle kucaklayarak demokratik, adil, şefkatli devlet olacaksın.
Daha önce bu gidişin iyiye gidiş olmadığı görülüp kriz yönetimine geçilmesi gerekirdi ama şimdi “Nerede hata yaptık?” diye “suçlama, sorgulama” zamanı değil.
Tam tersine, bu ülkenin sorumluluğunu hisseden hepimizin birlikte yükselen dalgayı omuz omuza göğüslememiz zamanıdır.
Kriz yönetimi dikiş tutmazsa bunun faturası sadece kardeşlerin birbirlerine girmesi değil, daha ötesi zaten nekahet döneminde olan ekonominin yeniden yatağa düşmesi olur.
Para kaçar, borsa düşer, piyasa bıçakla kesilmişçesine durur... Turizm de çakılır.
Ağzımdan yel alsın ama bu riskleri de göz ardı edemeyiz.
Sonrası...
Ört ki ölem...
Kriz yönetimi sadece iktidar partisinin alacağı önlemlerle yürümez...
Başta CHP olmak üzere siyasi partilerle, medyayla, sivil toplum örgütleriyle kanallar açık olmalıdır.
Bütün bunlar için gene de “akil adamlara” ihtiyaç var.
Toplumun Türk ve Kürt bütün insanlarımızın güvendiği deneyimli ve sağduyulu insanlarımıza sessiz çağrıları hissediyor musunuz?