Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Hakkâri’de imam Aziz Tan sabah namazını kıldırdıktan sonra evine giderken öldürüldü.
Daha önce vaazlarında “kan akıtılmaması, barış içinde yaşanılması” gibi telkinlerde bulunduğu için PKK’dan tehditler alıyormuş.
PKK’nın “eylemsizlik kararını” açıklamasından sonra “imamı bile öldürmek” ilk bakışta düşündürücü bir çelişki.
Ancak “eylemsizlik” için düğmeye basan Abdullah Öcalan, gene de “itaatsizlik eden başına buyrukların olabileceğine ve bu tek tük olayların genel eylemsizlik uygulamasını değiştirmeyeceğine” işaret etmişti.
Gerçekten...
İmralı’dan tek bir talimatla ya da 20-30 STK’nın “ölümler bitsin” bildirisiyle 25 yılın kanıyla oluşan bu bataklığın sonuna gelindiği sanılmasın.
25 yılda o bataklıkta “kan çiçekleri” açtı.
Çoğaldı.
Madem yazıya Hakkâri’de imamın teröristler tarafından öldürülmesi ile başladık, Hakkâri’ye ayna tutalım.
Bölgede genel manzaranın “simgesi” olarak aşağıda sunuyorum.

Haberin Devamı

MECBURİYET CADDESİ

Kan çiçekleri

Ekopolitik uzun süredir “diyalog” ve “yerinde gözlem” yöntemleriyle “Kürt sorununa” bilimsel çözüm verileri üretmek çabasında.
Ekopolitik adına iki grup Hakkâri’ye gönderildi.
Hakkâri’de bir laboratuvar çalışmasını yaptılar.
Gözlemlerinden özetler yansıtıyorum.
BÜYÜK CEZAEVİ: Hakkâri ilinde yaşayan herkesi bir cezaevinde yaşıyor gibi düşünebiliriz.
Hakkârili Kürtler, orada çalışan görevli polisler, bütün devlet çalışanları ve askerler de bu hapishane metaforunun görünmez duvarları içindeler.
Şehrin tek ana caddesinin adı olan “Mecburiyet Caddesi” karamizah gibi büyük hapishanenin volta yolu.
PSİKOLOJİK FELÇ: PKK’ya giden bir daha gelmiyor.
Ve bir anlamda ölüme gidiyor...
Ana-babalarda, yetişkinlerde bir tür “ruhsal ölüm, psikolojik felç” olarak tanımlanabilir.
Yaslar katlanarak, patolojik şekilde her ailenin belini bükmüş ve onları kolsuz bacaksız bırakmış.
PANZERLER CANLI MI: “Taş atan çocuklar” çoğu göç eden ailelerin çocukları.
O ortam içinde geçmişlerini ve köklerini göremiyor, sanki o bağı kaybetmişler gibi.
Geleceklerini de göremiyorlar.
O kadar kaybolmuşlar ki sanki tek belirgin şey taş atmaları.
“Taş atan çocukların” seçenekleri ya PKK’ya katılmak veya polise saldırmak.
Onlar için polis, insan şeklinde değil “panzer” şeklinde.
Bir anlamda “canlı” mı diye taş atıyorlar.
Panzerler de onlara “canlı” olarak cevap veriyor.
Bu durumda boşluk-karanlık, kaybolmuşluk içindeki çocuklara polis panzeri bir tür “can simidi.”
Polisle çatışmaya girdiklerinde kimlikleri, aidiyetleri oluyor.
KEPENK KAPATMAK MAZOİSTİK EYLEM: “Kepenk kapatma da sembolik olarak mazoistik (kendine eziyet eden) bir eylem” çünkü bütün şehir kepenk kapattığında en fazla zararı, ihtiyaçlarını karşılayamayan halk ile malını satamayan esnaf görüyor.
Devlet erkânı ise kendi önlemlerini almışlar.
Susuz, ekmeksiz kalmıyorlar.
Ama halkın kendisi kalıyor.
KURBAN OLMA PSİKOLOJİSİ: Kürtlerin kimliklerinin belirsizleştiği ve grup kimliğine sığındıklarını söylemek mümkün; “toplu taziye evi, birkaç kişinin birden defnedilmesi, toplu yas, toplu taş atma eylemleri, toplu kepenk kapatma eylemleri” bunun örnekleri.
“Kurban olma psikolojisi” de Kürtler de grup kimliğinin bir başka görüntüsü.
TAYİN DEĞİL SÜRGÜN: Devlet görevlileri için Hakkâri’ye gönderilmek “tayin” değil bir tür sürgün.
Hepsi gün sayıyor.
Asillerin yerine vekiller de az değil.
Devlet temsilcileri korumalarla dolaşıyorlar.
Göç eden Kürtler de dağlarından, yaylalarından koparılıp bu şehre tıkılmışlar.
ASKERE GÜVEN: Asker her tarafın en güvendiği kesim.
Kürtler de, devlet erkânı da askere güveniyor.

İŞTE FUTBOL BUDUR
Pazartesi gecesi TV ekranına yapıştım kaldım.
Trabzonspor-FB maçı nasıl da renkli, hızlı, heyecan vericiydi.
5 golle taçlandı.
Galatasaraylı olduğum için daha da bir keyfini çıkardım.
Hangisi yenerse yensin ne sevinçten uçacaktım ne de kahrolacaktım.
İtiraf edeyim ki tüm cimbomlular gibi Trabzon’u biraz tutuyordum.
İçin için Fener’in yenilmesini istiyordum.
Ancak...
İkisi de öylesine istekli ve kaliteli oynadılar ki ayrım yapmadan alkışlıyorum.
İki ismin altını çizeyim.
Biri Trabzon’un kaptanı Yattara... Uzun bir sakatlık sürecinden sonra harika dönüş yaptı.
Attığı golü teknik direktörler “o pozisyonda işte böyle vurulur” diye oyuncularına göstermeliler.
Bir diğeri Semih...
Bu genç adamın yüreğini zaten severim.
Ama dün FB’nin ikinci golü için yaptığı asist muhteşemdi.
Topu inatla kovalaması, ikili mücadeleyi fizik gücüyle kazanması ve sıfırdan nerdeyse imkânsız pozisyonda Lugano’nun kafasına “al at” mesajıyla göndermesi...
Her iki takımın oyuncularına ve teknik adamlarına teşekkür...