Türkiye’nin güncelini yansıtan filmler vizyonda. “NEFES - Vatan sağ olsun” bunlardan biri...
PKK’ya 7 şehit verdiğimiz Tokat saldırısının “erken uyarı” gibi görüntüleri ve Yüzbaşı Mete’nin söylemi şöyle:
Kuzey Irak harekâtı sırasında, sınır ötesiyle haberleşmeyi sağlamak üzere bir “röle” istasyonu konuluyor, onu korumak üzere sınır karakoluna 40 kişilik birliğiyle Mete Yüzbaşı gelmekte. Gecenin ileri saatlerinde karakola 50 metre mesafe...
Burada “gözleme” mevzii var. Mete Yüzbaşı, karakoldaki askerlerine olası bir PKK hareketlenmesi ya da baskınına karşı erken uyarıda bulunmakla görevli mevzideki askeri uyurken yakalıyor.
PKK baskın yapsa, karakola rahatlıkla varacak, içeridekileri öldürebilecek...
Bunun üzerine, tüm askerleri dışarıya içtimaya çıkarır.
Hazır oldaki askerlerin tek tek isimlerini söylemesini emreder.
Ve her birinin önünde durarak “Sen öldün” diye haykırır.
“Sen öldün...
Sen öldün...
Sen öldün...
Çünkü gözlem mevziinde arkadaşınız uyumuştu.
PKK bassaydı, hepiniz ölmüş olacaktınız.
Sonra da televizyonlarda süslü bir spiker ölümlerinizi haberde okuyacaktı.
Birkaç görüntüyle 45 saniye ekranlarda görünecektiniz.
Sadece 45 saniye... “
O sahne öyle lazer ışınları gibi beyazperdeden yüreklere ulaşıyordu.
İLETİŞİM GENÇLERİ
Aydın Doğan Vakfı tarafından her yıl düzenlenen Genç İletişimciler Yarışması Ödül Töreni gene canlı ve renkliydi.
Umut dolu gençlerle beraber olmanın hoş enerjisiyle aktı saatler.
Hepsi de ilk meslek ödüllerini almanın keyfini yaşarken, geleceğin soru işaretlerini de yansıtıyorlardı.
“İş bulabilecekler miydi?
Mesleğin hangi dalında çalışmalıydılar?
Çok sayıda iletişimci okulları bitiriyordu ama medyada aynı sayıda işyeri açılıyor muydu?”
Bunlar her yıl karşılaştığım sorular.
Önce birlikte fotoğraf çektirirler sonra da ayaküstü sohbette böyle konulara girerler.
Fakat ilk kez bazılarından, başka önemli kaygıları dinledim: “Türkiye’de medya üzerindeki baskı kalkacak mı?.. Gazetelerde ve TV’lerde haberler ve yazılarımız, TV’lerde programlarımız özgürce yayımlanabilecek mi?”
Onlara “ikilem felsefesi” ile cevap verdim:
“Çirkin olmasa, güzel olmaz... Kötülük olmasa, iyilik olmaz... Karanlık olmasa, aydınlık olmaz... İnsanlık tarihinde hep bu ikinciler kazanmıştır. Baskı ve sonrasında özgürlük de böyle bir süreçtir.”
En azından dileğim budur...
Elbette çirkinden güzele, kötülükten iyiliğe, karanlıktan aydınlığa, baskıdan özgürlüğe geçilir ama neler pahasına...
Felsefenin ötesindeki bu yaşam gerçeğini vurgulayarak gençlerin bu güzel gecedeki hayallerini bozmak istemedim.