Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ROMANTİK İskandinav ülkelerinde bile uluslararası hukukun “sivilleri hedef alan örgüt teröristtir” tanımı kural olarak kabul edilir.
“Biz ulusumuzun hakları ve özgürlüğü için savaşıyoruz” gibi iddialar da geçerliğini yitirir. “Çizik yemeğe” mahkûmdur.
Masum sivillere saldırmanın, çağdaş demokrasilerde gerekçesi olamaz.
Ayrıca turistlerin de hedef alınması “terör örgütü” yargısını derinleştirir.
Antalya/Kemer’deki halk plajında ailesiyle birlikte tatil için güneşe, kuma, denize gelmiş -olayların tamamen dışındaki- turistin bomba olayı sonrası fotoğrafı çok şey ifade ediyor.
Yaşadığı dehşet nedeniyle irileşen gözleri...
Yüzünde, vücudunda kanlar...
Turistlerin geldiği ülkelerde böyle fotoğrafların yayınlanması, Türkiye’ye zarar verebilir ama o ülkelerin kamuoylarında PKK’ya karşı tepki dalgaları da yükseltir.
Hükümetlerinin bunlardan etkilenmesine ve PKK’ya tavır koymalarına çağrıdır.

Haberin Devamı

ORGANİK BAĞ

Antalya’da turistlerin de yaralandığı bomba eylemleri bu mercekle de görülmeli.
“Kandil ve Öcalan kontrolü yitirmekteler mi?”
“Kanlı yolun sonunda çıkmazı görmemeleri bunca yılın şiddet tecrübeleri sonrası mümkün değil.”
PKK’nın kentlerde eylem uzantısı TAK “sivil halkın ve turistlerin de hedef alınacağı” açıklamasını 1 hafta önce yapmıştı. Ama...
Aralarındaki isim farkı, sorumluluğu sadece TAK’a yüklemez.
Kandil’in, Öcalan’ın ve PKK’nın “insanlık suçu” tanımındaki yerini de değiştirmez.
Sicilindeki satırlar bir kez daha vurgulanmış olur, o kadar...
Gerçekten...
“Kentlerde sivillere ve turistlere de saldırılacağı” açıklaması, PKK’nın -resmi olmayan- internet sitesinde yayımlanmış fakat Kandil’den “bunların bizimle ilgisi yoktur” açıklaması yapılmamıştı.
Organik bağın “zımnen” kabulü değil de nedir?

PLANLI, HESAPLI...

KENTLERDE sivillere ve turistlere saldırıların, daha geniş kapsamlı ve daha büyük oyunların parçaları olduğu hissediliyor.
Derin haber kaynaklarına eli uzanabilen kariyer yapmış bir emniyetçi olan yazar Emre Uslu üst düzey bir BDP’liden dinlediği söylemi şöyle yazmıştı:
“Öyle kötü şeyler yaşanır ki 6 ay içinde AK Parti hükümeti iktidardan çekilmek zorunda bırakılır.”
Yani...
Hedef AK Parti hükümetini düşürmek, Türkiye’yi bir kaosun nebulasına itmek...



HAYAL... HAYAL...

BİR bakıma İslam ülkelerinde esen ve yönetimleri tek tek deviren “Arap baharı” fırtınasını Türkiye’de estirmek çabaları çok net.
Anlaşılan...
“Turist girişlerini de bıçakla kesilmişçesine durdurarak” iktidarı taşıyan sütunlardan ekonomiyi kundaklamak var bu hesaplarda.
Elbette planlarının, hesaplarının tutacağı gibi bir “kabullenmeyi” kimse beklemesin.
Türkiye’yi “Arap baharı” rüzgârlarının duman ettiği diğer İslam ülkeleriyle aynı safta sanmak hayalin büyüğüdür.
Her şey bir yana...
Türkiye nüfusunun 3’te birine yakın olduğu iddia edilen Kürt kökenli vatandaşlarımızın, BDP’ye verdikleri yüzde 6’yı ancak bulan oy oranı bile “ayakların yere basması gereğinin” işaretidir.
Gerçekçi olanlar halka dayanan ve gücünü halktan alan demokrasinin sunduğu olanaklarla mücadele eder.
İsteklerini meşru platformda elde etmeye çalışır.
Gerçi ilk bakışta haklı görünebilen “ama azınlıkta kalırlar, Meclis’in parmak hesabında yenik düşerler” gibi itirazlar olabilir.
Oysa Kürt kökenli oyların çoğunluğunu almış olan AK Parti, böyle yeni ve meşru bir ortamda siyaset meydanını boş bırakamaz.
Kürt kökenli yurttaşlarımızın isteklerini/beklentilerini dikkate almak ve daha fazlasını da sunmak zorunluluğunu hisseder, demokrasi oyununun kuralı budur.
AK Parti, Kürt tabanını yitirmek istemez.
Öte yandan...
Güncel/konjonktürel durumların ötesinde tarih nehrinin akışına karşı yüzülemeyeceği, kanla bir yere varılamayacağı artık anlaşılmış olmalı. 21’inci yüzyılda çözümün önünde sonunda demokrasi coğrafyasında aranacağı ve bulunacağı başka ülkelerden örneklerle de kanıtlanmış değil mi?
Daha fazla kan, daha fazla gözyaşı dökerek, acı çekmek ve çektirmek neden?



VEDA

Kanlı çıkmaz sokak



Şu satırları yazdıktan sonra değerli çalışma arkadaşım Yalçın Çınar’ı yitirdiğimiz haberini aldım.
Bu haber acılarımı katladı.
Sevgili Yalçın o beyefendi gülümseyişiyle, sıcacık sesiyle sanki karşımda.
Üzerine nur yağsın kardeşim.
Ailesine, gazetemizdeki arkadaşlarına, dostlarına, gazeteci camiasına baş sağlığı diliyorum.
...........................
Okurlarımın bayramını kutluyor, milletimize ve insanlığa iyi dileklerimi sunuyorum.