EŞİ Gaya ile kardeşi Şafak, Ufuk Güldemir ve arkadaşları tarafından çekilen av fotoğraflarını, el yazısıyla düştüğü notları ve yazıları “harika” bir kitapta toplamış.
Bu ne derin aşk, ne derin kardeş sevgisidir...
“BİR GAZETECİNİN AV ANILARI-GECENİN YÜREĞİ” adlı kitabın kapağında Ufuk, avladığı bir geyikle görünüyor.
Salonunda pek çok geyik, domuz, ayı ve diğer av hayvanlarının doldurulmuş başları asılıdır.
Ama...
“Kanser avı” ne yazık ki “avcı” oldu.
En uzun av
KİTABIN girişinde Ufuk Güldemir’in yazısı şöyle...
KANSER AVI
İlk kez bir mayıs akşamında gördüm onu. Korkunçtu.
Silah kasama bir göz attım, hangi silahla onu avlayabilirim diye. Kasamda 7 ayrı çapta mavzer vardı.
Hiçbirisi onu avlayacak kalibrede değildi.
Onu elimdeki arsenal ile avlayamazdım.
Tek yolu vardı.
UFUK GÜLDEMİR
Ağustos 2006 / MD Anderson, Houston.
Duvarda yok
AVDA vurulan hayvanlara üzülürüm.
Kıyamam.
Bunu söylediğimde Ufuk, av felsefesini anlatarak cevap verirdi.
Ama...
O felsefeye “kanser avında” sonuna kadar ve yürekten inandım.
Ufuk Güldemir’in yaşam tutkusuna öylesine güveniyordum ki, salonundaki “duvara asmak” söylemine de inançlıydım.
Ne yazık ki, duvardaki yeri boş.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ FARKI
İKTİDARIN medya üzerinden geçmek harekâtına hiç sesi çıkmayanlar, başka hedefler üretiyorlar.
Örneğin...
Geride kalan cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi’nde Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’in konuşmacı olarak katıldıkları, benim yönettiğim bir panelde Vakit muhabiriyle yaşanan tatsızlık...
Vakit muhabiri soru sormak istiyor.
Söz veriyorum.
Kılıçdaroğlu’na sorusunu soruyor.
Kâğıthane’deki evinin adresinin doğru olmadığı iddiasını yansıtan bir soru.
Kılıçdaroğlu “Akşam buyrun, size çay-kahve ikram edeyim” diyor.
Ancak gazeteci elinde “muhtarlıktan aldığını” söylediği bazı kâğıtları sallayarak, “Söylediğiniz doğru değil” iddiasını yansıtan soruları yineliyor.
Bu kez Kılıçdaroğlu sorguluyor; “Siz gazeteci misiniz? Eğer öyleyse hangi gazetedensiniz?”
“Gazeteciyim. Vakit gazetesi, Hüseyin Kulaoğlu” cevabını alıyor.
Kılıçdaroğlu’nun yanıtı “Vakit gazetesiyse teşekkür ederim” oluyor.
Soru sorulmuş, cevap verilmiş. Nokta konulmuş.
Ancak gazeteci, başka sorusu olanlara mikrofonu vermemek için direniyor. Bağırarak konuşuyor. Protesto ediyor.
Görevliler bunun üzerine genç gazeteciyi dışarı çıkarmak istiyorlar. Kılıçdaroğlu sesleniyor:
“Asla asla bir şey yapmayın.”
Ben sesleniyorum:
“Bir şey yapmayın.”
Kılıçdaroğlu tekrarlıyor:
“Asla hayır hayır. Arkadaşımız oturabilir. Dokunmayın, hiç dokunmayın. Bir gazeteci sorusunu sorar. Yanıtını alır ve mesele biter.”
Burada yönetici olarak benim ve konuşmacı olarak Kılıçdaroğlu’nun tavırlarımız açık ve net.