Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DOKTORLAR yazara “beyninde ur var. Kanserli dokulara artık cerrahi müdahale için çok geç. En fazla 1 yıl yaşarsın” diyorlar.
Adam ünsüz, sıradan bir yazardır.
Doktorların 1 yıl ömür biçmeleri üzerine ne yapmıştır dersiniz?
Geçer çalışma masasına, kitaplar yazmaya başlar.
Yazar, yazar, yazar...
Amacı ailesine biraz olsun para bırakabilmektir.
O hızla yazdığı kitaplar müthiş ilgi görür.
Üst üste baskılar yapılır.
Ciddi paralar bırakır.
Ve...
1 yılın sonunda beynindeki kitlenin kanserli doku olmadığı ortaya çıkar.
Yaşamını daha pek çok yıl sürdürecektir.
Çok satan kitaplar yazmaya devam eder.
Adı Anthony Burgess...
Aşağıda Türkiye’deki “terör”ü de kapsayan “şiddet” eksenli yazı, Burgess’in “OTOMATİK PORTAKAL” adlı kitaptan da tahlilleri kapsıyor.
OTOMATİK PORTAKAL’ın (A Clockwork Orange) yönetmen Stanley Kubrick tarafından filmi yapılmış klasikler arasına girmiştir.
Dehşet sahneleri beyinlere kazınmıştır.
Kitabın adındaki “portakal” aslında “dünyamızdır.”
İnsanların yaşam seyrini dehşetin “otomatik pilotuna” bağlayan şartlanmasını 9 büyüklüğünde deprem şiddetinde sarsıcı satırlarıyla anlatıyor.
Şu satırlar 17 Ağustos’ta yazılmakta. Büyük depremin yıldönümünde...
Kaybettiklerimizi rahmetle anıyor, kurtulanlara “geçmiş olsun” diyorum.
Kaybettiklerimizin geride bıraktıklarına “baş sağlığı ve sabır” diliyorum.



BÜLUĞ ÇAĞINDAKİ KÜRTLER

DÜN de 10 şehit...(“Sayıları kesin değil” demeye dilim varmıyor. Onlar “rakam” değil “can...”)
PKK’nın “kıyımı” sürüyor.
Tatil kitaplarından biri de “OTOMATİK PORTAKAL”dı.
Yıllar sonra ikinci kez okudum.
“Şiddet, kan, dehşet” üzerine en kalıcı kitaplardan biri bu.
Yazarını ve öyküsünü yukarıdaki satırlarımda anlattım.
Kısaca “sokak çetelerinin” sınır tanımayan şiddetini anlatıyor, “nedenlerini” ve buna bağlı “tedavi/terapi” yöntemini anlatıyor.
Alex 15 yaşındadır.
Geleneksel, iyi yürekli, sade, kısacası “mazbut” hayat süren bir ana babanın tek oğludur.
3 okul arkadaşıyla kurdukları çetenin başındadır.
O yaştakilerden umulmayacak, hatta yetişkinlerden bile beklenemeyecek kıyıcılık, kan dökücülük için “kurulmuş, otomatik vandallar”dır.
Karanlık çöktüğünde, dükkân kasalarını boşaltmakta, sahiplerini, çalışanlarını kan revan içinde bırakmaktalar...
Evleri basıp içindekileri öldüresiye dövmekte, eşlerin gözleri önünde kadınların, kızların ırzlarına geçmekteler.
Sokaklarda kıstırdıkları ihtiyarları yumruklayarak yere düşürüp sivri çizmelerinin burunları suratlarını dağıtmakta, kaburgalarını kırmaktalar, giysilerini çıkarttırıp, kışın dondurucu ayazında öylece bırakmaktalar.
Sonunda Alex soymak için girdiği evde bir yaşlı kadını öldürür, o sırada polis tarafından yakalanır.
14 yıl ceza kesilerek hapse atılır.
Ancak...
1 yıl sonra İçişleri Bakanlığı’nın uyguladığı bir “iyileştirme programına” deney suç bağımlısı olarak alınır.
Günde iki kez özel bir koltuğa oturtularak ve elleri, ayakları kayışlarla bağlanarak karşısındaki ekranda gösterilen “dehşet” filmleri seyrettirilir.
Ensesi, başının iki tarafı sadece ekrana bakması için kıskaçlarla sabitlenir.
Göz kapaklarına özel mandallar takılır.
Böylece ekrandaki dehşet sahnelerini görmemek için başını başka tarafa çevirmesi, gözlerini kapatması önlenir.
Ekranda öyle vandalca kan, dehşet görüntüleri akmaktadır ki “kurulmuş cürüm zembereği” gibi olan Alex bile gördüklerine tahammül edemez.
Başı zonklar, midesi bulanır, kusmak ister. Duyduğu dehşet nedeniyle baygınlık geçirir.
14 gün böyle geçtikten sonra, Alex artık tamamen değişmiş, nazik, terbiyeli, itaatkâr bir “efendi çocuğa” dönüşür.
Denemek için karşısına çıkarılan çok seksi bir genç kız onu baştan çıkarmak için her şeyi dener ama başaramaz. Sokak serserisi gibi birini Alex’in üstüne salarlar, küfür ettirir, yumruk attırırlar ama Alex’in tavrı “rahatsızsınız galiba, size nasıl yardım edebilirim” olur.
Bu gibi deneyimlerden sonra iyileştiğine emin olurlar.
Serbest bırakılır.
Alex artık hürdür.
Gerisini anlatmıyorum kitabın diğer yarısının tadını çıkararak okursunuz.





PKK’LILARA UYGULANIR MI


YUKARIDA anlattığım yöntem PKK cinayetleri için etkili olabilir mi?
Yani...
Saldırılarıyla öldürdükleri gencecik askerlerin, assubayların, subayların, onların geride bıraktıkları eşlerinin, çocuklarının yürekleri dağlayan görüntüleri...
Başka ülkelerin başka örgütlerinin kıyımları, hatta Stanley Kubrick’in filminde izleyenlerin şoka girdikleri kanlı dehşet sahneleri....
Bombalarla, mayınlarla parçalanmış bedenler...
Ayakları kesilmiş, kolları kopmuş, gözünü kaybetmiş yaralılar...
Kurşun sesleri ve “vuruldum haykırışları...”
......................
Elbette bu acı yüklü insanlık dramı görüntüler PKK kamplarına sokulamaz. Dağlarda izlenemez.
Ama...
Acaba dağ yollarını tutacak olan potansiyel PKK’lı gençlere de etkili olamaz mı?
Belki yayın politikalarımızı değiştirsek, hiç değilse birkaç kanalda gösterilse, bunları izleyecek gençleri, büluğ çağındaki çocukları kan kültüründen, şiddet psikolojisinden çekip çıkarmak mümkün olur mu?
Güvenlik güçlerinin ve demokratik açılımların yanı sıra böyle yöntemler de devreye sokulmalı.
Dün yitirilen şehitlerimiz için rahmet, ailesine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.
“Peki... Ya dağdakiler, orada ölenler” diye soranlara da cevabım var.
Bu köşeyi sürekli okuyanlar iyi bilirler ki “akan kanın durması” yıllardır dileğimdir.