Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İlk kez 1983 seçimlerinde kullanılan emektar "Süvari" otobüsündeyiz. DYP, dar olanaklarla siyaset yapıyor.
- Siyasette coşkulu ve hararetli "taraftar" ın yerini "seyirci" halk almış. Tepkisiz dinliyor. Siyaset henüz "kaynama" noktasından uzak ama yavaş yavaş ısınmakta.
Karadeniz'de yüzde 40 dolaylarında oy alan AKP'ye karşı, artık hafiften mırıltılar başlamış.
- DYP, köklü bir merkez sağ parti. Bu taban milliyetçi, liberal, muhafazakar ve laik doğrultuda. Mehmet Ağar da, hükümete eleştirilerinde bu değerlerden bazılarını öne çıkarıyor.
Örneğin... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yenilerde kullandığı "Türkiyeli" söyleminin anlamını ve amacını sorguluyor.
- DYP'nin artık baraja takılmak gibi bir sorunu olmadığı izlenimini aldım.
Gene de bunun kanıtı için önümüzdeki yerel seçimler beklenmeli.
- Mehmet Ağar ve arkadaşlarının Kırat üzerindeki ilk yarışları olan yerel seçimlerde barajı üç - dört puan aşarak oy oranı çıtasını geçmeleri başarıdır. Ancak, siyaset aynı zamanda sonuç demek. Yerel seçimlerde oylar özellikle küçük belediyelerde iktidar partisine gider. İllerde ve özellikle büyük olanlarında ise, DYP uzun süredir güçlü değil.
Mehmet Ağar'ın bu zincir halkalarını bir yerinden kırması gerek. Çok çalıştığını, Türkiye'yi karış karış dolaşmakta olduğunu söyleyebilirim.
- AKP son seçimlerde buralardan silindir gibi geçmiş. Diğer bazı partiler ilçe merkezlerinin kapısını açmakta zorlanırken, DYP Fatsa'da miting yaptı, seçim kampanyası olmayan bir dönemde bir ilçe meydanı için bu kalabalık "iyi" sayılırdı. Üstelik taşıma - toplama kalabalık değildi.

DYP, Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu kararlarının ve Meclis'e 66 milletvekili sokma olasılığının rüzgarını almış. Mehmet Ağar'ın, partinin ağır topu Mehmet Ali Bayar'la birlikte Samsun'dan başlayan çıkarmasında, ilk durak Fatsa meydanı.
Ağar, Fındık Mitingi'nde Fatsalılara seslendi. AKP hükümetinin fındık politikasına tepki rüzgarları da meydana yansımış.
Hükümetin fındık politikası, Karadenizli 400 bin aileye, yani 8 milyon dolaylarında fındık yetiştiricisine kuşku veriyor. Bunun izlenimlerini, Ordu, Giresun ve Trabzon'da da aldım.

Mehmet Ağar konuşmalarında "Kötü kokular alıyoruz" söylemini sık sık tekrarladı.
Nedir bu koku?
Dinlediğimiz fısıltılar şöyle:
Sayıları 3 - 4'ü ancak bulan birileri, daha kış aylarında Avrupalı fındık alıcılarıyla tonu 235 dolardan anlaşma imzalamışlar;
Ancak...
Bu yıl dünyada fındık rekoltesi düşük olmuş. Avrupa şirketleri tonuna 350 dolar vermeye başlamış. Bunun üzerine üretici de ancak yüksek bedel verene satış yapıyor.
O üç dört kişi bu nedenle zorda... 235 dolardan satış sözü vermişler, 350 dolardan alım yaparlarsa, ton başına 100 dolar zarar.
Şimdi ne olacak?
O birkaç kişi Ankara'nın yolunu tutmuş, Başbakan Erdoğan'a ulaşmışlar. Devletin elindeki 50 - 60 bin ton fındık stokunu ucuza kapatmak için baskı yapıyorlarmış. Lobi, bunu sağlarsa, doğrudan Türkiye'den alış yapmak isteyen Avrupalı şirketler de fiyatı kıracak.
Ve bakın neler olabilir:
1) Devletin stok satışı gelirleri düşebilir.
2) Bu sektörden geçinen 400 bin ailenin eline geçecek para neredeyse yüzde 30 azalabilir.
3) Bir milyar dolarlık fındık ihraç etmiş olan sektör, Türkiye'ye yüzde 30 daha az döviz getirmiş olur.
Peki kim kazanır?
Lobiyi yapanlar...
Ancak, ihtiyatlıyım. Olaylar her zaman bu denli tek boyutlu olmayabilir. Zaten bu yılın üretim açığı o kadar büyük ki, yavaş eritilmek koşuluyla 50 bin tonluk fındık stoku bu "ters" etkileri yapmayabilir de.
Sonuç...
Karadeniz'in insan manzaraları dalgalı değil ama denizin kabarması gibi iç çekiyor.