Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu ocak ayı nice değeri aldı aramızdan. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink...
Dün televizyonda Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu’yu izledim.
O da babası gibi Ankara Hukuk’tan.
Uğur’la Ankara Hukuk’ta aynı dönemdeniz.
İlk “sosyal demokrat öğrenci derneği başkanı” seçilen oydu.
Net ve cesur konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın “Sis perdesini kaldırıyoruz. Faili meçhuller aydınlanıyor” sözlerini yorumluyor ve “Bir adım daha fazlası atılmadı” diyordu.
“10 yıllık bir süreçte babası ve Abdi İpekçi dahil Muammer Aksoy, Bahriye Üçok’um öldürülmelerine” işaret ediyordu.
En önemli söylemelerinden biri, güvenlik birimlerinin “ihmali” değil “suça iştirak” kuşkularının altını çizen “kusurları olduğu” görüşüydü.
“10 yıl boyunca bu nasıl olur da sürebilir?” mesajını veren konuşması bugünlere kadar uzanıyor.
Örneğin Hrant Dink cinayeti...
Arkadaşımız Nedim Şener, DİNK CİNAYETİ VE İSTİHBARAT YALANLARI adlı kitabı nedeniyle yargılanmakta.
Aslında Özgür Mumcu da Nedim Şener’in kitabının adını paylaşmakta.
Yani...
Sadece o 10 yıllık “uğursuz süre” değil, Türkiye’de hâlâ aynı “karanlıkta dans” sahneleniyor.
Nedim Şener’in bir önemli katkısı oldu.
Daha önce her defasında üzeri örtülenler bu kitaptaki iddialar bağlamında ilk kez yargının coğrafyasına alındılar.
Yumak bir yerinden çözülmeye başlarsa, hangi ellere hangi çileyi sarar bilinmez...

Haberin Devamı


Karanlıkta dans

ZOR BİR YAZI
Bu yaşıma kadar çok insan tanıdım.
Bunlar arasında “İşte en insan” diyebileceklerimin arasında Eser Tümen önlerdeydi.
Başka bir adamdı...
Çok yıllar önce, onunla henüz arkadaş olmadığımız “merhaba” çizgisinde kalan yıllardan bir anım var.
Reklam dünyasının “kralı” diye anılan bir kardeşim zora girmişti.
İflasın eşiğindeydi.
Hiç beklemiyorduk.
Bankerler faciası onu da vurmuştu.
Telefonda anlattı:
Eser aradı. Riskin nedir? diye sordu.
Söyledim.
Az sonra gene aradı, “Riskini karşılıyoruz unut. Ne zaman müsait olursan o zaman ödersin. Hiç dert etme” dedi.
Bir süre sonra o reklamcı arkadaşın Eser’e olan borcunu son kuruşuna kadar ödemişti.
Ama...
Bizim arkadaş çemberimizde Eser için “kalibre” notu düşülmüştü.
Daha sonra böyle başka Eser Tümen dostluk klasiklerine tanık oldum.
Yüreğini avucunun içine koyup sunuyordu.
Hastalıkta, mutlulukta, yasta, kutlamada soylu bir gülümseyişle sevdiklerinin yanındaydı.
Zamanla daha yakınlaştık.
Evinde verdiği yemeklerde, dış gezilerde, tekneyle uzun yolculuklarda beraber olduk.
Kelimenin tam anlamıyla “seçkin” olmanın ötesinde “seçilmiş” insandı.
Mertti... (Oğlunun adının da Mert olması tesadüf değil...)
Yumuşacık sesi ve sımsıcak yüreğiyle oluşturduğu güzellik planetini dışındaki atmosferde gördüğü kabalığa, hoyratlığa, ahlaksızlığa çok sert çakardı.
Sözünü esirgemezdi.
İyi silah kullanırdı.
Türkiye’nin en iyi şarap kavlarından biri onun evindeydi.
Teknesinde en güzel şaraplar olurdu.
Yemekleri, dostlarına sunacağı şaraplarla örtüşürdü.
Özellikle klasik müzikte iddialıydı.
Ailesine de olağanüstü tutkuluydu.
Eşi Samra, oğlu Mert kızları Esra ve Aslı ile cennetin “iç bahçesini” yaşardı.
İyi sporcuydu.
Kilosuna, performansına özen gösterirdi.
Aikido’da uzmanlaşmıştı.
Böyle bir adam ölür mü?
Ne yazık ki görünmezler âlemine yükseldi.

Hiç çekmeden
Maldivler’de tatildeymiş. Kış aylarında sıcağa gitmeyi severdi. 2000’e Rio’da birlikte girmiştik.
Salı öğleden sonra arkadaşı Erol’la tavladaymış.
“Göğsümde sıkışma var, kendimi iyi hissetmiyorum” demiş.
Odasına geçmiş.
Yatağa uzanmış.
Otelin doktoru gelmiş.
Elektrosunu almış.
Hiçbir kriz belirtisi algılanmamış.
Eşi Samra, kızı Aslı ve arkadaşları yatağın yanındalarmış.
Ansızın “Çok acıyor, yanıyor” demiş.
Son sözleri olmuş...
Eser Tümen STFA’nın üst düzey yöneticilerinden birinin oğluydu.
Babasını erken yaşta yitirdi.
Şirketin patronları onu İngiltere’ye gönderdiler. Orada Yüksek İnşaat Mühendisi diplomasını aldı. Dönüşte STFA’da profesyonel yaşamına başladı.
O kadar başarılı oldu ki kısa sürede şirketin yüzde 30 ortağıydı.
Şirketi yan kuruluşlarla birlikte holding haline getirmiş, büyük kazançlar üretmişti.
Sonraları kendi şirketini kurdu.
Libya’da, Türki cumhuriyetlerde ve Arap ülkelerinde büyük inşaat işleri aldı.
Enerji işlerine girdi.
Dünyanın en büyük 225. şirketi olarak “doruktakiler” sıralamasına girdi.
Hiç iş ve para konuşmazdı.
...........................
İçim yanıyor...
...........................
Üzerine ışık yağsın kardeşim.