Savaş Ay bir programı için sordu. "Kasımpaşalı Tayyip, Çankaya'ya çıkabilir mi?" Cevabım şöyle oldu:
"Kasımpaşa da, Çankaya da bu yurdun aynı değerde toprakları. Oralarda doğanlar ve yetişenler de eşittir. Ama sorun, Tayyip Erdoğan'ın Kasımpaşa - Çankaya arasındaki fiziki coğrafyada ne yol aldığı değildir... Yaşam yolculuğunun aydınlanma sürecinde bir yerlere varıp varamadığıdır.
İşte Erdoğan için kuşkularım buradadır."
Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun Erdoğan'ın çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, rüşvet, zimmet ve ihaleye fesat gibi iddialarla Erdoğan'ın yeniden yargılanması istemi yeni bir tartışmayı başlattı.
Bunun üzerine AKP'nin içinden de duyulan olumsuz sesler nedeniyle soruluyor:
"AKP'nin ampulü patladı mı?.."
Hiç değilse voltajı düşmekte, ışığı titriyor.
Neden?
1- AKP sadece Tayyip Erdoğan'a endekslenmiş bir parti görüntüsünde. Erdoğan'ın puanları artarken AKP yükselişteydi. Erdoğan kuşkuların adresi oldukça AKP de kuşkular gölgesinde kalıyor.
Çünkü ayrı bir kimlik kartı oluşturamadı.
AKP'nin başında Abdullah Gül ya da Bülent Arınç bulunsaydı bu durum olmazdı.
Parti, onların isimlerinin önünde giderdi.
Şimdi ise yazgısını bir bakıma Erdoğan'ın dümen suyunu izleyerek yaşıyor.
2- AKP kurulduğundan bu yana 8 aydır, yeni bir şey söyleyemedi. Farklı bir politika üretemedi.
Erdoğan imajının altında kaldı.
Erdoğan da bunu fark etmiş olmalı ki... Bir şeyler söylemek istedi.
Ama... Kendisi ve partisi hakkındaki soru işaretlerinin altını daha koyu mürekkeple çizmiş oldu.
Örneğin...
"Alkol kullanımını, referandumu sunarız" söylemi.
Laik kesim "yüzde 51 hayır derse yüzde 49 alkol alamayacak mı" diye tepki koydu... Erdoğan'ın siyaset cemaati de hop oturup hop kalktı; "Ne yani... yüzde 51 evet derse alkol iyi şeydir mi olacak? Alkolü referandumla mı aklayacağız. İslamın kuralını mı oylayacağız?"
Gene bir başka söylemi "hoppala" dedirtti.
"Nüfus kontrolüne karşıyız. Doğurabildiğiniz kadar doğurun..."
Erdoğan'a göre Türkiye yoksa, Pakistan, Bangladeş gibi çok nüfuslu, tarihin yoksulluğa mahkum ettiği bir ülke mi olmalıydı?
Bunlar derinliği olmayan ve hohlanmış cama parmakla çizilmiş bir portre izlenimlerini yansıtmakta.
3- Yargının, Erdoğan'ın yakasını bırakmaması bu partiyi de giderek Erbakan'ın kapatılan partilerinin imajına doğru itmekte.
"Yoksa Milli Görüşün devamı" dedirtmekte.
Bu partinin de mi yüksek oy alsa bile başı belada olacak?
AKP'nin iyi bir hukukçu ve ciddi bir siyasetçi olan Genel Sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır dünkü konuşmamızda şöyle diyordu:
"Hukuku siyasileştirmek yanlıştır."
Yalçınbayır bunu Erdoğan için Başsavcı Kanadoğlu'nun "yargılanma istemi" üzerine AKP'den gelen tepkiler üzerine söyledi.
Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdüllatif Şener "Bu bir hukuki komplodur" demişti.
Yalçınbayır'a göre "Çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak ve eylemine geçmek için soruşturmaya gerek olmadığı yolundaki Danıştay 2. Dairesi kararı kesindir. Ancak, Yargıtay Başkanı hukukun genel hükümlerine göre 2. Daire'den, kararını yeniden incelemesini istemektedir. Kararı Danıştay 2. Dairesi verecek. İstanbul Savcılığı'na gönderdiği dosyalar ise ertelemeye girmiştir.
Fakat ne olursa olsun bunlar hukuk sürecidir."
Kanadoğlu'nun da siyaset yapmadığını söylüyor.
Ama...
Daha önemlisi "siyaseti hukukileştirelim" söylemi.
Kanadoğlu ile de konuyu konuştuk.
Siyasetle hiçbir ilişkisi olmayan açıklamalarda bulundu.
2. Daire'nin vereceği kararın belirleyici olacağını doğruluyor.
Rüşvet, irtikap ve ihaleye fesat suçlarının ise görevi kötüye kullanma sayılamayacağı, o nedenle ertelemeye girmediği görüşünde.
Karar elbette yargının.
Bize göre kimse yargısız infaz edilmemeli... Ama kimse de hukukun üzerinde sanılmamalı.