Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İtiraf etmek gerekir ki, "aymazlık" değilse de "rehavet" yıllarıyla harcandı bu en değerli süreç.Çok uzun ve kanlı bir takvimin yorgunluğu ve bilinçaltlarındaki "unutma" isteği, bu "rehavet" psikolojisinin nedeniydi....................................Hiç mi bir şeyler olmadı?Elbette oldu.AB'nin dayatmasıyla adeta damlalıkla demokratik ve kültürel uygulamalara geçildi.Geçmiş yılların anlayışına göre "ileri" adımlardı ama ihtiyacı ve beklentileri karşılayacak nitelikte/nicelikte değildi."Sorunlara daha fazla sorun olmadan çözüm bulmak" yerine, "sorunların halı altına süpürülmesi" yöntemlerini izledik....................................Hedef, "Askerin çekilmesi... Daha çekilmesi... Daha da fazla çekilmesi" oldu.Askerin çekilmesi tek sorunmuş gibi politika vitrinleri çizildi.Oysa...Asker çekilirken onun yerini dolduracak sivil ve demokratik projeler olmalıydı.Şiddete karşı olan, dağ kadrolarında yer almayan sivil ve demokratik yöntemlerin Kürt siyasetçileri, bu eksikliğin yöresel boyutuydu.Halka sivil siyaseti benimsetecek bir etkin profil çizemediler. Kökleşemediler.Kulakları İmralı'da, gözleri Kandil Dağı'ndaydı.Ankara'nın ise Roma yönetiminin Güney İtalya'yı gelişmiş Kuzey İtalya ile aynı düzeye getiren "Mezzo Giorno" planı gibi "pozitif ayrımcı" bir "Güneydoğu kalkınma projesi" ne oldu, ne uygulandı?Diyarbakır ve çevre iller boşaltılmış köylerden nehir gibi akan göç yığınlarıyla baş başa kaldı.Bu yığınlara ne iş, ne aş, ne umut verilebildi.Her şey bir yana Güneydoğu'nun kaderini değiştirecek GAP bile 10 milyar dolar tahsis yoksunluğu nedeniyle patinaj yapıyor.Silahların sustuğu topraklar ekonomi, şefkat, kültür tohumları atılarak yeşertilemedi. İleriki yıllarda daha fazla "kanlı ürünler" almak için sanki PKK tarafından nadasa bırakılmıştı.Geriye bakınca, hatalar daha net görülüyor."Yöre halkı artık kandan, şiddetten yaka silkiyor. Bir daha o yıllara dönülmez" yargısı yıllar boyu karanlıkta çalınan ıslık gibi kendi kendimizi inandırmak uğruna tekrarlanmadı mı?..Gerçi elbette Türkiye insanı, o yılları yeniden yaşamak istemiyor. Bu doğru...Ama... Demokratik yöntemlerle kendini savunacak, şiddetin derisini kanatamayacağı antikorları kazanabildi mi?.. Kazanmış olsaydı, dağ kadrolarından gelen tehditle koca bir kentin dükkânları kepenk indirir miydi?Kapılarını açık tutan dükkânlar, bankalar yakılıp yıkılabilir, yağmalanabilir miydi?"Şiddete karşı" oldukları iddiasıyla sandıktan çıkan politikacılar, örneğin Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir bile barikat kuran PKK yanlısı göstericiler tarafından terslenebilir miydi?Tabii ki, şiddetin gerekçesi ya da mazereti olamaz ama şu manzaralarda eğitimi, işi, aşı ve en önemlisi umudu kalmamış gençlerin ihmal edilmişliği bir neden değil mi?Sadece yöreye yoğunlaşmış bir pozitif ayrımcılık kalkınma planı ayrılıkçı terörün panzehiri olabilirdi.Asker, devreden aşama aşama geri çekilirken sürekli "ekonomik ve sosyal" bir "yöreye özgü kalkınma planının" ivedilikle devreye sokulmasını istiyordu.Kulaklara sanki çimento dökülmüştü...............................Şimdi AKP yönetimi hâlâ bu gerçeklerin üzerine gideceğine, dikkatleri başka alana çekecek yeni polemiklerle, yeni tartışma konularıyla gündem saptırıyor."Sıfır" terör istatistiğiyle devraldığı bir Türkiye'yi şu hale getirmiş olmanın manzaraları önüne farklı gündem maddeleriyle yapay dekorlar kurmak çabasında.Hadi biraz da "dokunulmazlığı" kapsamayan suyuna tirit "siyasi etik, mal varlığı yasa taslağını" konuşsun Türkiye... g.civaoglu@milliyet.com.tr Şiddetin bıraktığı boşluğu, Türkiye siyasetçisi dolduracak hangi projeyi oluşturdu, hayata geçirdi ve uyguladı?