Sayın Rahşan Ecevit’in çok sevdiği kediler, belki durumu daha iyi anlatır. Kedi, yavrusunu o kadar sever ki, onu soğuktan ve dışarıdan gelebilecek tehlikelerden korumak için altına alır... Zavallı yavru bazen havasızlıktan ölür.
Tanrı korusun... Bülent Ecevit’in, - aşkına da saygı duyduğumuz - Rahşan Hanım’ın kanatları altından nihayet çıkarılarak, tıbbın koruması altına alınmış olması olumludur.
Düşünün, Türkiye Başbakanı hastaneden alınıp evine götürülüyor... 13 gün boyunca sadece Rahşan Ecevit’in bakımına bırakılıyor.
O süre boyunca tek doktor bile Ecevit’i görmüyor.
12 gün süreyle perakende, tutarsız, içeriksiz, inandırıcı olmaktan çok uzak açıklamalarla "Ecevit’in sağlığının yerinde olduğu, ters bir hareket nedeniyle adale zedelenmesi yüzünden birkaç gün daha dinlenmesi gerektiği, Pakistan ve Hindistan gezilerine çıkacağı" söyleniyor...
"Toplum aldatılıyor... Toplum uyutuluyor" demiyorum... Ama Ecevitler baş başa kendilerini aldatıyorlar.
Çünkü... Dün hastaneye geldiklerinde, gerçekler farklıydı.
Hangi demokraside 80’ine merdiven dayamış bir başbakan, hemen hemen aynı yaşlardaki eşinin bakımına terk edilir?
12 gün süreyle, tek bir doktor tarafından görülmeden nasıl bırakılır?
O nedenle sadece Rahşan Ecevit’in tekil özeni değil... Sorumlular listesi de tartışılmalı.
Örneğin, Ecevit’in bakımını üstlenmiş bulunan üniversite hastanesi ve ilgili doktorunun "tribün" konumları!.. Ecevitler istemeseydi bile tıp adamları, tavır koymalıydılar. Eve göndermeyip, hastanede tutmak... Evde her gün yakın takipte tutmak.
Bunlar görevleriydi.
Neyse ki dün Ecevit’i hastaneye gelmeye ikna ederek eksiden artı ürettiler.
Ya herkesi "ihanetle" suçlayan bildiriler yayımlayan DSP yöneticileri?
"Neden Ecevit 12 gün boyunca evine kapanmışken doktorları harekete geçirmediler?"
Batı demokrasilerinde, devletin birimleri kendiliğinden devreye girer. Çünkü ulusal güvenlik sorunudur.
Bizde?
Ecevit, ses sanatçısı Mirkelam değil.
Kimse ondan koşmasını beklemiyor...
Sonraları Çiller’in de taklit ettiği, hızlı adımlarla yürümek, kürsüye neredeyse koşar adımlarla çıkmak "Karaoğlan" diye anılan genç lider Ecevit’ten güzel anılardır.
Şimdi, farklı...
Ondan beklenen bilgeliktir.
Simgesel de olsa ortak hükümetin kilit taşı olarak en az fiziksel çabayla en yüksek katkıyı vermesidir.
Ecevit, "çalışma üssü donanımına" sahip Başbakanlık Konutu’na geçerek bu işlevi sürdürebilir.
Toplantı odaları, Bakanlar Kurulu ve diğer kurullara "sesli - görüntülü" başkanlık edebileceği, hatta basın toplantıları yapabileceği video konferans sistemi, uydu iletişim bağlantıları, alt katında acil tıp müdahalesi yapılabilecek özel donanımlı modülü, doktorların, hemşirelerin kalabileceği mekânları bulunan Başbakanlık Konutu, hizmet için Ecevit’i bekliyor. Başkent Hastanesi’ndeki odasının yanında, bir çalışma ofisi kuruldu. Demek, olabiliyor.
Ama...
Ecevit ne diyor?
"Başbakanlık binasının merdivenleri elverişsiz... Düzeltilmeli."
Sayın Ecevit... Siz derinliği olan bir aydınsınız. Bunu nasıl söylersiniz? O merdivenler, Cumhuriyet’in ayak izleriyle aşınmıştır.
Tarihimizin belgeselleri gibidir.
Aynen korunmalıdır.
Onların yerine yepyeni, kabak gibi mermer basamaklar koydurmak tarihi silmek gibidir.
Zaten mimar Holzmeister’in başyapıtı TBMM Genel Kurul Salonu’na, görgüsüzlük cinayetiyle muhallebici salonu görüntüsü verilmişti.
Şimdi de Başbakanlık basamakları mı?
Bakınız...
Yanlışlarla ve inatla Türkiye dün yüzde 5 daha yoksullaştı.
Basamaklar da, ekonomi de korunmalı.
Size acil şifalar diliyorum. Derin sevgisini hissettiğim ama uygulamasına zaman zaman kaygı duyduğum Sayın Rahşan Ecevit’e saygılarımla.