Bayan Arınç'ın türbanı kaptan köşkünden nasıl görünüyor? Denizcilikte "kaptanın acemisi kendi yaptığı dalgada yalpalar" diye bir söylem var. Teknesi yol alırken iki yana açılan sularla dalgalar oluşur. Acemi kaptan bazen yanlış dümen kırıp bu dalgalara girer. Sallanır, yalpalar, batacakmış gibi yan yatar...
Türkiye de bir süredir yönetenlerin kendi yarattıkları dalgalara düşüyor, yalpalıyor.
Yoksa devletin tüm üst kademeleri hemen hemen aynı zamanda boşaldığı ve doruktakiler "çok yeni" hatta neredeyse "deneyimsiz" oldukları için mi?
Başbakan Erdoğan yeni...
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül nispeten deneyimli ve devlet adamı izlenimi de veriyor ama artık dümen onda değil.
Diğer tüm bakanlar yeni ve deneyimsiz.
Bazıları da patavatsız.
Komutanlar ise henüz 7 aydır bu görevdeler.
CHP, Meclis'e yeni girdi.
Cumhurbaşkanı Sezer artık görev süresi olarak yeni sayılmasa bile devlet yönetiminde ve siyasette deneyimsiz.
Böyle bir ortamda, kurumlardan biri söylemiyle, eylemiyle, kompleksiyle, yanlış hesaplarıyla devlet gemisini, kendi dalgasına sokuyor. Bazen batacakmışçasına yan yatırıyor.
Cumhurbaşkanlığı ise devletin bütün kurumlarının uyum içinde işlemesini ve koordinasyonunu sağlamak işlevini yeterince ortaya koyamıyor.
İşte Bayan Arınç'ın türban öyküsünde dekor.
Bayan Arınç'ın türbanı için Meclis İçtüzüğü'nde bir madde var mı?
Hayır...
İçtüzük, sadece Genel Kurul'a katılımda kadınların nasıl giyineceğini düzenliyor. Tayyörü öngörüyor. Başın örtülü ya da açık olması düzenlenmemiş. Ancak genel yorum ve gelenek başın örtülü olmaması yolunda.
Parlamento binasının diğer bölümleri ve sosyal etkinlikleri için ise kadın giysisi tanımlanmış değil.
O halde hukuk açısından Bayan Arınç'ın türbanı sorun olmamalıydı. Zaten o davete 7 - 8 hanım konuk, başını örterek gelmediler mi?
İslam diplomatlarının örtünen eşleri davete girmek için başlarını açmaya mı zorlanacaklardı?
Türban yasağı, kamu alanında, kamu hizmeti bağlamında, Anayasa Mahkemesi kararına dayanıyor.
Kamu alanlarında başın açık olması koşulunu öngörüyor.
Özellikle okullar için alınmış bir karar bu.
Geniş yorumla tüm kamu alanlarında ve kamu hizmeti verilen yerlerde uygulanıyor.
Mahkemelerde, hastanelerde, yükseköğrenim kurumlarında, tüm devlet dairelerinde...
Ama arada bir ince ayırım olmak zorunda.
Mahkemeye, hastaneye, tapu dairesine, karakola, valiliğe, başı örtülü vatandaş giremez mi? Girer elbette.
Kamu hizmeti alanların başlarının açık olmak zorunluğu düşünülemez bile.
O halde, sadece kamusal alanda hizmet verenlerin başları açık olmalıdır. Yani hakimin, hocanın, doktorun, kadın valinin vs... Böylece, devletin laik ve tarafsız kimliğini temsil etmiş olurlar. Sanıyorum başı örtülü olarak bir hanım bakanlık da yapamaz.
Gelelim Bayan Arınç'ın durumuna.
Bayan Arınç'ın kamusal alanda veya dışında hiçbir kamu hizmeti vermediği açık.
Sıfatı TBMM Başkanı'nın eşi olmaktan ibaret.
Bu durumda Cumhurbaşkanı Sezer'in, komutanların - bilmediğimiz başka nedenleri yoksa - bu daveti, sırf Bayan Arınç'ın başörtüsü nedeniyle protesto etmeleri, aşınma tehlikesine açıktır.
İleride gerçek ve ciddi laisizm kuşkuları oluştuğunda, devreye girmeleri gerekebilir. Ağırlıklı kalmalılar.
Ayrıca bir de insani boyut var.
Bir hanımın kişisel hedef haline gelmesi üzücü.
Bülent Arınç'ın "eşini bundan böyle bütün etkinliklerin dışında tutacağı" yolundaki açıklaması ise baskılarla yargısız infaz olmuyor mu?
Sonuç...
Devlet yönetimi, meseleleri henüz mesele olmadan çözmek sanatıdır.
Son türban olaylarında bu ilke uygulanabilirdi.
Uygulanamadı.
Devlet gemisi kendi dalgasına girdi. Yalpaladı.