Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Türkiye’nin en başarılı işadamlarından biriyle uzun süre devletin kaptan köşkünde ekonomi dümenini tutmuş iki dostumla yemekteyiz.
Masadaki diğer arkadaşlarla laflarken onların konuşmasına kulak kabarttım.
CHP’nin “farklı söylemler üretemediğini oysa iktidarı kendi dümen suyuna çekecek amiral gemisi rotalarını çizme şansının olduğunu” söylüyorlardı.
Keşke “CHP bunları görebilse” dedikleri görüşleri ilginçti.
Kılıçdaroğlu’na “tüyo”larını kısaca yansıtayım:
Türkiye’nin dış borcu milli gelirinin sadece yüzde 40’ı...
Oysa Avrupa ülkelerinde bu oran çok daha yüksek.
Hatta yüzde 100’ü aşıyor.
Bu durumda “Türkiye’nin yüksek borçlanma potansiyelinin ve marjının olduğu açık.”
Dünya konjonktürü de bu olanağa açık.
850 milyar dolar paranın gideceği adres yok.
Çok düşük faizle bu 850 milyar dolardan 100 milyar doları Türkiye’ye getirilse, bu ülke uçar.
İşsizlik daha da aşağılara çekilir.
Bunu AKP yapmıyor.
CHP dile getirse “umut” olur.
Vaatleri için “kaynak nereden bulacaksınız” sorularına inandırıcı cevap bu vizyondadır.
Daha basit bir anlatımla Türkiye’nin çok iyi pivotları var.
Sayı üstüne sayı kaydedebilir.
Ama kendi sahasına kapanıp “defansif” oynuyor.
“Ofansif” oyuna geçmeli.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu’na tüyo
BAK BEN SANA ANLATAYIM
Güngör Uras’ı daha ilkokul yıllarımdan tanırım.
Bizden birkaç yaş büyüktü.
Ankara Koleji orta kısımda okurdu.
Çocuklar arasında hiç görünmezdi.
Biz top peşinde koşarken o keman çalardı.
Mesafeliydi. Saygı duyardık.
Yıllar içinde de farklılığını hep hissettirdi.
Son kitabının adı “BAK BEN SANA ANLATAYIM...”
“Kısa cümleler ve açık anlatım” diyebileceğim mizahla da harmanlanmış kendine özgü üslubu kitabı rahat okutuyor.
Yukarıda anlattığım “Türkiye daha 100 milyar dolar borçlanmalı, ekonomi uçar” görüşü için ona başvurdum.
“BAK BEN SANA ANLATAYIM” formatıyla onun görüşünü de yansıtayım.
Dilerim yanlış anlamış olmayayım...

Yediğin hurmalar sonra tırmalar
Kardeşim doğru... Dünyada 850 milyar dolar var.
Ama...
Türkiye’ye zaten o paralardan yılda 40 milyar dolar gelmekte.
Faizi de düşük.
Ne var ki daha fazlasını almamızı gerektiren projeden yoksunuz.
Yatırım yapılması için, içte ve dışta “ek talep” olması gerek.
Oysa Türkiye’de TL olması gerekenden daha değerli.
Üretim pahalı.
O yüzden -verimli istisna alanlar dışında- sanayici yeni yatırım yapacak yerde Çin’den ve böyle birkaç çok ucuz üretim yapan ülkeden ithal ürünü kendi üretiminde kullanmayı tercih etmekte.
Kısacası dolar değerinde son düşüşler de dikkate alınırsa faiz neredeyse 0’a yaklaşıyor.
Sonuç...
“Kaynak bulamamak ve yüksek faiz nedenleriyle yatırım yapılamıyor” değil.
Proje yok ondan.
Proje de vizyon eksikliği yüzünden yapılamıyor sanılmasın, TL’nin bu gerçekçi olmayan yüksek değeriyle talep yaratamayacağı için yok.
Paranın bolluğuna bir örnek “hayvan yetiştiricisine 0 faizle kredi” verilmekte.
Eskiden Türkiye’nin doları yoktu, şimdi ise verimli projesi yok.
Benim anladığım kadarıyla dünya para bolluğuna rağmen TL böyle değerli olduğu sürece, yatırım sınırlı kalacak.
Yatırım verimli olmazsa, üretileni satamazsa, aldığı krediyi nasıl ödeyecek.
“Şimdi yediğin hurmalar, ileride tırmalar” durumlarına düşer.

Haberin Devamı

İÇİMİZDEKİ IMF
Ekonominin kaptanı Ali Babacan’ın özenle hazırladığı “mali kuralı” Başbakan Erdoğan rafa kaldırttı.
Oysa “IMF ile yapılmayan anlaşmanın yerini mali kural çıpası alacaktır” söylemi güvence veriyordu.
Güngör Uras “bak ben sana anlatayım kardeşim” kapsamında şöyle dedi...
Çok da fark etmez...
Bütçe açığı bu yıl yüzde 4,9 olacak.
Gelecek yıl bu oranın yüzde 4 olması öngörülüyor.
Yani...
40 milyar lira.
Mali kural uygulansaydı bütçe açığı gelecek yıl 10 milyar liraya inecekti.
Arada sadece 30 milyar lira fark var.
Bu da atla deve değil.
Başbakan Erdoğan “mali kural” için “IMF’den kurtulduk, bir de içimizden IMF çıkartmayalım” mesajını vermişti.
Eğer seçim ekonomisine gidilmezse, sadece bu 30 milyar fark parselinde kalınırsa gerçekten fazla kaygı duymamak gerek.
Seçim fonu olarak da yorumlanabilir bu 30 milyar lira.
Türkiye’de seçim sandıklarını ne türban, ne anayasa tartışmaları, ne dış politika belirler.
Hâkim gösterge ekonomidir.
Rüzgârlar içte ve dışta yeniden Başbakan Erdoğan rotasında esmekte.
Önce 2011 seçimleri ardından Cumhurbaşkanı seçimleri için meteoroloji raporları işte böyle.
Yazının başında andığım dostlarla perşembe günü gene aynı grup yemekteyiz...
Bakalım onlar “BAK BİR DE BEN SANA ANLATAYIM” diye başlayarak neler söyleyecekler?