Bugün "Yoksa hükümet, kendi adamlarını seçtirmek için Çankaya'da değişimi mi bekliyor?" yolundaki kuşkular -bir bakıma- yanıtlanmış oluyor.-Bir bakıma- çünkü... Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi dünkü yazısında bir başka kuşkuya daha işaret etmekte...Ekşi'ye göre "Hükümetin, yüksek yargı organlarına seçim kilidinin açılması için el altından 5 üyelik kontenjan istediği" yolunda söylentiler var.Bu da birincisi kadar düşündürücü.Oysa adalet üzerinde kuşku gölgesi kalmamalı.Kamu vicdanı tatmin edilmezse, 15 Nisan'da hiçbir seçim paslaşması olmayacaksa bile, zihinlerde soru işaretleri oluşabilir."Daha önce, 5 üyelik kontenjanı verilmediği için HSYK gündemine, boş üyeliklere seçim maddesi konulmamıştı. Peki şimdi 15 Nisan'da seçimler yapılması için gündem saptandığına göre, 5 üyelik kontenjan verildi mi? Kilit böyle mi açıldı?" olası sorusundan söz ediyorum.Bağımsız yargıyı, böyle kuşku yüklü bir soru, asit gibi kemirir.Böyle bir pazarlığın yapıldığına ve bağlandığına inanmak istemem ve inanmıyorum.İlgilileri tenzih ederim. Ancak...İş bu raddeye geldikten sonra, seçilenlerin cemazi-ül evvellerinin didik didik edileceği de bilinmelidir.Kuşkulara en iyi yanıt, seçileceklerin laik kimlik kartları olacaktır. Yüksek yargıya üye seçimlerinde kilit açıldı. Adalet Bakanı Çiçek, toplantıya katıldı. Yargıtay ve Danıştay için boş üyelikler için seçim 15 Nisan'da yapılacak. Aslında 83 Anayasası'na kadar HSYK çok daha özerkti.Kendi binaları, sekreteryaları vardı. Kendi teftiş kurullarıyla etkinlerdi.Seçecekleri yüksek yargı üyelerini bu olanaklarla araştırıyor, gündem saptıyordu.Oysa... 1983 Anayasası'yla birlikte durum değişti. Adalet Bakanı ve Müsteşarı HSYK'ya üye oldular.Adalet Bakanı, Başkan olarak öne çıktı. HSYK'nın ayrı binası yok. Sekreteryası yok. Üye adaylar için bütün ön çalışmaları Adalet Bakanlığı bürokrasisi yapıyor. Kurumun gündemi, Adalet Bakanı'na bağlı kalıyor. Müfettişler HSYK karar aldığı takdirde ancak bakanın onayıyla harekete geçiyor.Bu durumda da bağımsız yargı erkinde yürütme ağırlık kazanıyor.Demokrasinin temelindeki "yasama, yürütme, yargı" ile oluşan kuvvetler ayrılığı "rutubet" alıyor, çürüme tehlikesi var.Her 3 saygın kurumu da bu tür etkilerden arındırmamız gerek. RUTUBET Ferzan Özpetek'in Bir Ömür Yetmez filminin medya için özel gösterimine gittim.Festivaller hariç sabahın 9.45'inde sinemaya gittiğim nadir günlerden biri...Ama... Değdi.İtalya'da ve İtalyanlar için hatta küresel gösterimler için yapılmış bir film.İlk 2 filmi, Hamam ve Harem Suare birer Türkiye eksenli filmlerdi.Sonraki Cahil Periler, Karşı Pencere'den sonra bu son filmi "Bir Ömür Yetmez" adıyla Türkiye'de gösterime girecek olan Saturno Contro (Satürn Ters Açıda) İtalya'da çekilen, küresel iddialı bir film.İtalya'da şubat ayında vizyona girmiş, 3 günde yarım milyon seyirciye ulaşmış. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin açılış filmi olacak.6 Nisan'da ise Türkiye'de gösterime giriyor. Ferzan Özpetek gerçekten Avrupa'nın iyi yönetmenlerinden biri. Filme gelince...Özpetek'in her filminde oynayan Serra Yılmaz gene var. Filme sempati katıyor.Ve gene gay figürü... Bu kez bir değil üç gay...Bunlardan biseksüel olanının "Asıl tercihin kadın mı, erkek mi?" sorusuna cevabındaki "O an hangisi heyecan veriyorsa" felsefesi ilginçti. Epey tartışılacak sanırım.Filmde gene Türkçe müzikler de var. Işın Karaca'nın seslendirdiği "Bitmemiş Tango" ve Nil Karaibrahimgil'den "Pırlanta..." Bu filmin şansı büyük. Satürn ters açıda değil. Kaçırmayın. gunericivaoglu@milliyet.com.tr AÇILIŞ, ÖZPETEK'LE