Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Son günlerin en olumlu söylemi "Bahçeli ve Yılmaz'ın kendi partilerine 'konuşmayın' demiş olmalarıdır."
TCK 312
ve 159 bağlamında MHP ve Anavatan arasında gerilim tırmanırken, iki taraftan da bilinen gevezeler patlamaya neden olabilirlerdi.
Ekonominin ince ayarları bir anda zembereklerinden boşanabilirdi.
Neyse ki geçen yılki kriz acı deneyimdir. Akortsuz ve özensiz yükselen seslerin "çığ" oluşturduğu artık anlaşılmış bulunmakta.
Polemik gerillalarının susturulması iyi olmuştur.
Susturulmaları iyi olmuştur.
Daha yapıcı bir yaklaşım için zaman kazanılmıştır.
O süre sağduyuyla değerlendirilirse küçük birkaç dokunuşla TCK 312 ve 159'a AB standartları verilebilir.

Bahçeli şöyle diyor: "Liderler toplantısına 312 ve 159, AB Genel Sekreterliği ile Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak geldi. İtiraz olmadı. Aynen kabul ettik. Orada itiraz etmeyenler (Yılmaz'ı kastediyor) dışarıda bu maddeleri eleştiriyorlarsa bu samimiyet midir?"
Yılmaz ise "AB'nin 312 ve 159'da öngörülen değişiklikleri yeterli bulmaması nedeniyle bazı ek değişiklikler istiyoruz" yanıtını vermekte.
Ancak...
AB'nin maddelerdeki değişikliği yeterli görüp görmediği, liderler zirvesinden önce Yılmaz tarafından biliniyor olmalıydı. Çünkü AB Genel Sekreterliği ona bağlı. Genel Sekreterlik , yasa maddelerinin hazırlanışına katkıda bulunmuşsa, yasa önerisi liderlerin önüne gelmeden uyarılarda bulunmalıydı.
Yılmaz da Ecevit ve Bahçeli ile konuşmadan önce AB'nin nabız atışını bilecek konumdaydı.
Bunu yapmadığı görülüyor.
AB'nin görüşü neden alınacakmış gibi alınganlık yüklü sorulara cevap şöyledir:
"Çünkü bu değişiklikler AB ile uyum yasaları gereğidir."

Ama...
Münasebetsiz Mehmet Efendi'yi anımsatırcasına AB Komisyon Temsilcisi Karen Fogg'un yanına iki de büyükelçi alarak Başbakan Bülent Ecevit'e gitmesi "bu 312 ve 159. madde değişiklikleri tatmin edici değil" diye"dikte" izlenimleri vermesi olacak şey değil.
Böyle tavırlar maddelerde makul birkaç ek değişikliğin tomurcuklarını dondunmuştur.
Şimdi buzların çözülmesi için zaman gerekiyor.

Bahçeli'nin Yılmaz'a yönelttiği - çok sert - sözler de yüksek gerilim hattını kopma noktasına zorlayabilirdi.
Buna karşılık Yılmaz "Polemiğe girmek istemiyorum. Üçlü hükümet olarak çok sorunu aştık. Buna da çözüm bulacağımıza inanıyorum" dedi.
Tartışmayı sürdürmemesi, DSP'nin çözüm oluşturma çabalarına olanak verebilir.
Üçü arasında bir uzlaşma ortak hükümet etmenin gereğidir.
Ama...
Anlaşma olmasa da bu hükümet sorunu haline - herhalde - getirilmez.
Taraflar "hesaplanmış riskle" tavır koyuyorlar.
MHP duruşunda dirense bile Anavatan'a "İstediğin partilerle anlaş, oy çoğunluğunu bul" mesejını gönderiyor. "Bunu yaparsan ortaklık bozulur" iması bir yana "Hükümet sürecektir. Seçim anayasal sürecinde yapılmaladır" diyor.
Anavatan da, MHP ile sorun yaratmadan AB ile uyumun gereğini yapmak çabasının izlenimlerini veriyor.
Aslında hükümetin üç ortağı biliyorlar ki, o iki maddede yapılacak ek değişiklikler için "duyarlı çevreler"den ışık yanmıştır. Çerçeve de çizilmiştir.
312'de "olasılık" yerine "tehlike" sözcüğünün konulması ve 159'da "bir kısım" sözcüklerinin kaldırılması için artık katı bir duruş yok.
Kısacası... Bunalım beklenmesin.
Bu 57. vazo kırılmaz cinsten.