Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Seçimler kazanılarak, TBMM çoğunluğu elde edilir. Hükümet kurulur. Fakat iktidar olmak için, kurumlar tarafından destek gerekir. Medya ve özellikle özerk kurumlarla.
Her siyasetin kendi paralelinde medya vardır... Bu sorun nispeten daha az zorludur.
Fakat özerk ya da öyle görülebilecek kurumlar farklıdır.
Örneğin Diyanet... Ordu... Üniversiteler.
Türkiye’nin öncelikli gündemi, Irak’ta savaş olasılığı, Kıbrıs’ta 28 Şubat’a kadar çözüm, AB ile ilişkiler, IMF’dir... Ekonomidir.
Ama ilginçtir ki...
Diyanet’in yeniden yapılanması, YAŞ kararlarının yargı denetimine tabi olması, YÖK’ün yok edilmesi konuşuluyor.
Türkiye’nin gündeminde olmayan maddelerden bazıları Acil Eylem Planı’nda yer almakta... Söz gelişi... Türkiye’nin gündeminde YÖK var mı?
Hayır.
Bununla beraber harıl harıl yeni düzenlemenin yasa projeleri hazırlanmakta.
Hem de Acil Eylem Planı’nda yer alan şu satırların yol haritasında:
"YÖK ve rektörler fikir özgürlüklerinin önündeki en büyük engeldir..."
Böylece amaç, apaçık görünmekte...
Tasfiye ve yeniden kadrolaşarak, üniversitenin kazanılmış mevzi haline getirilmesi.

Erkan Mumcu yeni bir AKP’lidir.
Böyle bir stratejinin müellifi olarak görmüyoruz. Fakat, stratejinin taşeronlarından biri olmamalı.
Bakınız... YAŞ kararını imzalamakla birlikte muhalefet şerhi de koyan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül - yanılmıyorsak - bir "U" dönüşü yaptı ve önüne YAŞ kararlarının yargı denetimi için şu aşamada bir yasa tasarısı gelirse imzalamayacağını açıkladı.
Mumcu için bir örnektir.
Daha önce İçişleri Bakanı’na vekalet ederken kendisine dayatılan olmadık bir istek bağlamında, o zamanki Genel Başkanı’nı göğüslemişti... Gene sağduyu çizgisinde duruşu tekrarlayabilir.
YÖK taşının oynamasıyla Türkiye’de bazı yıkıntılar olabileceğini... Çok duyarlı sorunlarda ciddi ve zincirleme sarsıntılar olabileceği görülmelidir. Türban... İmam hatip mezunlarının yeniden üniversiteye girişi...
28 Şubat tartışmalarının yeniden alevlenmesi.
Bunlar gerçekten "acil" mi?
Mevziler kazanarak bayrak dikmek, yanlışlar üzerine tüy dikmeye dönüşebilir.

Elbette YÖK’ü ve başkanı Kemal Gürüz’ü eleştirdik.
Fakat laik demokratik rejimin savunma hattında sağlam duruşu da altı çizilerek vurgulanmalı.
Yeni düzenleme, bildiğimiz kadarıyla, yükseköğretim kurumlarında, bölüm başkanları, dekanlar ve rektörlerin, kendi kurumlarında seçimle göreve gelmelerini öngörüyor.
En fazla oyu alan bölüm başkanı, dekan, rektör olacak. Oysa şimdiki uygulamada kademeli seçim ve atama uygulaması var.
Örneğin, üniversitede oylamayla en çok oyu alan 6 isim YÖK’e bildiriliyor. YÖK bunlardan 3’ünü eleyerek kalan üçünü Cumhurbaşkanı’nın takdirine sunuyor. Cumhurbaşkanı bunlardan birini rektör olarak atıyor.
Elbette tasarlanan yeni sistem sadece tek dereceli seçime dayalı olacağı için daha demokratik görünüyor. Üstelik YÖK sicilinde sadece 1 oy almış bir ismi, çok daha fazla oy almış ismin önüne çıkarılarak Cumhurbaşkanı’na sunmuş olmak gibi uygulamalar da var.
Ama...
Üniversitede doğrudan seçimler, mezhep, tarikat, örgüt, sağ - sol aidiyeti gibi akımların çatıştığı arenalara dönüşebilir.
Sonucu da bunlar belirler.
Oysa, var olan sistem önce YÖK ve sonra Cumhurbaşkanı takdiriyle oy sayısının üstünde ölçütlerle rektör seçimini öngörmektedir. Bu sistemde bazı onarımlarla devam edilmelidir. Bu işlerin arkasındaki isimleri, ilişkileri, ilk hedefin hangi üniversiteler olduğunu yazmak şu aşamada özü arka plana alan polemik sapması olur.
Oysa amacımız yanlışı göstermeye çalışmaktır. Her oylama, "her seçim demokrasi göstergesi değildir.
Söz gelişi bakanları parti grupları mı seçiyor?
Müsteşarlar genel müdürlerin oylarıyla mı göreve geliyor?
Demokrasinin seçimleri ve atamaları bir devletin temel ilkeleri zemininde ince ayarlıdır.