ÇÖZÜM sürecinin seyir defterini okurken daha sağlıklı yorumlar yapabilmek için Abdullah Öcalan’ın hayatını yansıtan kitapları okuyorum.
Nasıl bir kişilik?
Nasıl yetişti?
Okuduğu kitaplar?
Hareketin oluşumu ve Öcalan’ın liderliğini kabul ettirişi...
Etkisini bugünlere taşıyabilmesinin nedenleri...
....................
GERÇİ 1990’lı yılların başında Bekaa’daki PKK kampına gitmiş ve orada bir gece kalmıştım.
Öcalan’la yaptığım söyleşi bir dizi halinde o zaman yazmakta olduğum SABAH’ta yayımlanmıştı.
Hatta IPI toplantısı için Japonya’ya uçmak üzereyken Singapur havaalanında merhum Turgut Özal telefonla aratmıştı.
“Yazılarına bazı konuşmaları koymamışsın gibi hissettim, öyle mi, eğer öyleyse dinlemek isterim” demişti.
Ben de yeni çıkan Terörle Mücadele Kanunu maddelerini hatırlatmış, “Propagandaya girer diye yazmadım” cevabını vermiştim.
Özal, yasadaki “propaganda” kelimesini bizzat dikte ettiğini vurgulamış ve şöyle demişti:
“Ama...
Ben o kelimeyi -övmek- veya -methetmek- manasında yazdırmıştım, yoksa röportajda konuşulanları nakletmek övmek manasında propagandaya girmez.”
Bunu söylerken “Hay Allah” diyerek küçük bir kahkaha da atmıştı.
Telefonu kapatmadan önce “Yani adama gel siyaset yap desek, silahları bırakıp gelecek” gibi bir şeyler söylediğini hatırlıyorum.
....................
BEKAA‘daki konuşma bütün bir gün sürmüştü. Fakat...
Cumhuriyet tarihinin en duyarlı kilometre taşlarından biri olan “PKK sorunu ve onun doruğunu” birkaç saatte çözmek mümkün değil.
O yüzden Öcalan’ın hayatını yansıtan kitapları okumakta fayda var.
Özellikle psikolojisini ve kültürünü...
....................
Bunlardan edindiğim izlenimlerden -şimdilik- bazılarını aşağıda yansıtıyorum:
En çetin siyasetçiler daha gençliğinin ilk yıllarından politikaya dalış yapanlardır.
Yıllar içinde müthiş deneyim birikimine sahip olurlar.
Karşısındakileri ve tabanlarını etkileme katsayıları yüksektir.
Çetin cevizdirler.
Apo da daha üniversite yıllarında sol kanattan eylemlerle politikaya eylemli giriş yapmış.
Deniz’ler ve Mahir’ler hayranı.
Gösteri eylemleri sırasında zaman zaman hapis de yatmış.
....................
PKK’nın temellerini Ankara Tuzluçayır‘da atmış. Çekirdeğini de orada oluşturmuş.
Tuzluçayır daha sol, etnik ve mezhep olarak belirli grupların bir arada yaşadıkları semt.
Sağcıların bir zaman güçlü oldukları Mamak’ın arkasında.
Polis Taksim’deki bir eyleme farklı, Gazi’deki eyleme ise farklı yaklaşır.
Ne yazık ki bu bir gerçek.
Tuzluçayır da öyle.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi PKK’nın güçlü adamı Rıza Altun ve annesi Tuzluçayır’da bir küçük evde yaşarlar.
Abdullah Öcalan gerçi önceleri Bahçelievler civarında bir daireyi arkadaşlarıyla paylaşmış, orada küçük bir komün hayatı yaşamıştır ama asıl ileri aşamalar Tuzluçayır’da Altunların evinde gerçekleşir. Rıza Altun’un annesi örgütün anası gibidir.
Onlara yemek yapar, çay demler.
KCK’nın başındaki Cemil Bayık da o evde ve sonrasındaki toplantılarda Öcalan’ın yanındadır.
Buradan şu sonuca varıyorum...
Öcalan ilk arkadaşlarıyla birlikte yürümüş.
Onları üst düzeylere taşımış.
“Güven” psikolojisi onda öncelik taşıyor.
Ayrıca...
Bu kişilerin hâlâ Kandil’de karar merciinde olmaları, Öcalan’ın onlar üzerindeki etki gücünü gösteriyor.
......................
ÖCALAN şaşırtmaca veriyor. Tuzluçayır ve Dikmen toplantılarında en yakınlarına kadar sokulan ve “Pilot Necati” diye anılan şahsın MİT ajanı olduğu yolunda neredeyse “kanaate” yakın kuşkuları var.
Buna rağmen “Artık harekete geçme zamanı” denerek ilk Güneydoğu seyahatinde, Pilot Necati’yi de yanına alıyor.
Onun merkeze raporlar yazacağını tahmin ediyor ama -kitaplara göre- “MİT artık Öcalan avucumuzda, nefes alışını bile dinliyoruz” diye düşüneceğini biliyor, şaşırtmaca veriyor.
Çevresine kendi liderliğini dayatan baskın özelliği çok kitap okuması teybe de alınan uzun ve ateşli konuşmaları.
....................
30 binden fazla insanımızın öldürüldüğü bir şiddet örgütünün önderinden söz ediyoruz.
Elbette onaylanamaz/onaylamam.
Ama...
Masanın bir tarafında oturanlar diğer tarafın özelliklerini bilerek strateji çizmeliler.