Geleceğe ışık düşüren “futurology” kitaplarında daha yıllar önce öngörülenleri yaşıyoruz.
Örneğin...
Dünya ekonomisinde “kıyamet günü” tüm finansal bilgisayar sistemlerini çökertecek bir “siber terör” eylemiyle gerçek olabilir iddiası “kısmen” uygulamaya konmuş.
Küresel deprem yaratan Wikileaks’in açıkladığı belgelere göre “Çin, ABD’nin internet sistemini çökertme eylemini” koymuş.
Fakat başaramamış.
Ama Çin başaramadı diye bu tehdit ortadan kalkmış değil.
BELGELER DİŞİL GERÇEKLER ERİL
Wikileaks’in açıkladığı belgelerden seçmeler “dişil” çekiciliğe sahip.
Ama...
Pek çoğu zaten bilinen şeyler.
Örneğin...
Washington’a, Roma’dan geçilen ABD Büyükelçiliği notunda İtalya Başbakanı için “seks tutkusu nedeniyle yeterince dinlenemediği” yazılmış.
Bu yeni bir teşhis mi?
Elbette değil.
Gazete haberlerinde bundan çok daha fazlası da yayımlanmıştı.
Libya Başkanı Kaddafi’nin Ukraynalı sevgilisi de “herkesin bildiği sır(!)”
Yahut...
Almanya Şansölyesi Merkel’in abartılı siyaset çekingenliği, risk almaktan uzaklarda duruşu meçhul değil.
Olsa olsa bu özelliği nedeniyle “teflon” diye bir unvan verilmesi “yeni” sayılabilir.
İran Başbakanı Ahmedinecad’ın psikolojik yapı arızaları sır değil.
Olsa olsa yenilik, ABD Tahran Büyükelçiliği’nin ona “Hitler” adını takmış olmaları.
Vahabi Suudi Arabistan’ın, Şii İran’a kronik gıcık durumu bölge siyaset arkeolojisinin çok eski bulgusudur.
Suudi Arabistan, büyük ağabey ABD’nin arkasına sığınır.
Ağabeyden İran’ı dövmesini istemesi doğal.
Sadece bu isteğin dile getirilmiş olduğunun belgesiyle açıklanması yeni.
Pakistan’ın nükleer silah donanımı ABD’yi mutlu eder mi, etmediğini Wikileaks açık etmiş o kadar.
Türkiye MR’ı
Musevi lobisinin egemen olduğu Amerika’da “Türkiye’nin van minıt”la başlayan İsrail karşıtı tavrının sempatiyle karşılanacağını kim sanabilirdi?
Ya da...
Türkiye’nin İran’la Davutoğlu imzalı “yok böyle dans” prodüksiyonuna Washington-Tel Aviv jürisinden “not” elbette çıkmaz.
Ya “AB’nin Türkiye’yi tam üye yapmaya hiç de niyeti olmadığını” bilmek için, Amerikan diplomatlarının Washington’a gönderdikleri nota ihtiyaç mı var?
Bir süredir Türkiye için “eksen kayması” yazılıyor, çiziliyor.
Bu iddialar ABD belgelerinden Wikileaks açıklamasıyla mı akılları başlara getirecek?
Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan yola birlikte çıkmışlar ama beraber ıslandıkları yıllar geride kalmış.
Tuzları kuruduktan sonra da bu yol arkadaşlığının sürdüğünü ve süreceğini politikaya biraz aşina olanlar ihtiyatla karşılıyorlardı.
Yağmur durmuşsa ortak şemsiyeye ihtiyaç kalmaz.
Erdoğan’ın otoriter kişiliği, “iş kolik” diye anılan çalışma temposu...
El yazısına da yansıyan o kaligrafi özenin “mükemmeliyetçilik” psikolojisinin işareti olduğu...
Yakın çevre için “yetenek MR’ı” serbest dolaşımda.
“Servet ve yakınları zenginleştirme” iddiaları daha 2000 yıl öncesinden bu yana konuşulmakta.
ABD’nin Ankara’daki diplomatları da -kanıtlanamadı- notuyla bu konuşmaları yansıtmış.
Akiyev’in Ankara’ya ters köşeden bakışı “Ermenista’la gizli protokol” sızıntısından sonra zaten apaçık ortaya konmuş değil miydi?
Davutoğlu belli ki Anakara’daki ABD diplomatlarını fazlasıyla tedirgin etmiş.
Bunun böyle olduğu zaten biliniyordu.
“Komşularla sıfır problem” paradigması İran’la da “sıfır problem” demektir.
Batı’nın ve ABD’nin 60 yıllık omuz omuzalığı bir tarafta ve tam karşıdaki İran öbür taraftayken “sıfır problem” nasıl olacak?
Yeni Osmanlı politikası iddiaları herhalde “Başbakan Erdoğan’ın Lübnan’da SULTAN” diye karşılanması üzerine daha da köpürtülmekte.
.....................
Şimdiye kadar yayınlanan Wikileaks belgelerinde belleğimi şiddetle sarsacak “yüksek voltajı” almadım.
Ne var ki...
“Bu iyi gazetecilik olayına” şapka çıkarıyorum.