Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


30 Ocak 1948 günü "Tanrı ile olan randevuma geciktim" diyerek evinden çıkan Gandhi, sokakta kalabalığın içinde ağır ağır yürürken, "Baba, baba!" diye üstüne doğru koşan Nathuran Godse adlı fanatik Hindu gencinin tabancasından çıkan üç kurşunla "Ey Tanrım!" diye bağırarak can vermişti.
Ülkesinde, dünyada, bütün insanların mutlu yaşamasına çalışan Gandhi, fanatik Hinduların "Müslümanlara satıldığı için öldürülmesi gereklidir" sapık düşüncesinin kurbanı olmuştur.
.....................
1995 yılının Kasım ayında, İsrail Başbakanı Yitzak Rabin, Tel - Aviv'de yüzbinlerin katıldığı barış toplantısında, "barışın tek çözüm olduğunu" savunan, "bu şansın bulunduğunu" anlatan bir konuşma yaptıktan ve elindeki kağıttan barış şarkısını okuduktan birkaç dakika sonra fanatik bir Yahudi tarafından öldürülmüştür.
Yitzak Rabin'den geriye barış şarkısını okuduğu kana bulanmış bir yaprak kağıt ve barışı savunan insanlar kalmıştır. (1)


Kışlalı'ya...

Kendini aydınlığa, insanlığa adamış bilge kişileri yok etmek bir çıkmaz sokaktır.
Çünkü...
Öldürülen kişinin ardında bıraktığı fikirler ve o fikirlerle beslenmiş kitleler yaşar.
Daha güzel, daha insancıl bir dünya için uzun yürüyüşü sürdürürler.
Ahmet Taner Kışlalı da gerçek bir aydındı.
O da, ülkesinde ve dünyada insanların barış içinde mutlu yaşamına kendini adamıştı.
Demokrasinin, aydınlığın, laisizmin, hoşgörünün, Atatürkçülüğün simgelerinden biriydi.
O da tıpkı daha önce Muammer Aksoy'un, Bahriye Üçok'un, Abdi İpekçi'nin ve diğerlerinin yazgısını paylaştı.
Ama...
Savunduğu ilkeler ve inançlar yok edilemez.
İşte "şiddet"e başvuranların anlayamadıkları budur.
Üstelik...
Belki de amaçları, bu cinayetin başka bir cinayete çağrı yapmasıdır.
Kanın, kanla sulanmasıdır.
Bir o taraftan... Bir diğer taraftan...
Bu filmi daha önceleri de görmedik mi?
Ve hala anlayamadılar.
"İçlerinden biri kazanırsa, ikisinin de sonu oluyor."
Bu apokaliptik (kıyametsi) satrancın galibi yoktur.

İpler ve kuklalar

Şimdi yeni bir faili meçhul daha...
Belki daha öncekiler gibi Kışlalı'ya kıyanlar da bulunamayacak.
Bulunursa dahi, ya kaçırılacaklar ya da sıyrılacaklar.
Zaten önemli olan bu kuklalar değil, onların iplerini tutan, gerçek kanlı ellerdir.
2 buçuk yıl kadar önceydi, İtalya'nın Ancona Cezaevi'nde Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca ile kameralar önündeki konuşmanın sonlarına gelmiştik.
Bu bölümü aynen yansıtıyorum:
- G.C "Son kez soruyorum, Abdi İpekçi'yi siz mi öldürdünüz?"
- M.A.A "Kimin öldürdüğü önemli değil! Bu kararı verenler önemlidir.
Kararı verenlere diyorum ki, yüzünüzü göstermeseniz bile, hiç değilse Türk TV'lerine, Türk gazetelerine birer mektup yazın. Niçin Abdi İpekçi'yi öldürmeye karar verdiğinizi, niçin öldürttüğünüzü Türk kamuoyuna açıklayınız.
İsimlerinizi kesinlikle vermeyeceksiniz."
- G.C "Sizin verdiğiniz bazı isimler var."
- M.A.A "Ben birkaç maşa söyledim. Ben, burada karar verenleri diyorum.
Olayın ardındakileri diyorum.
Türkiye'yi 12 Eylül'e sürükleyenleri diyorum.
Eğer cesaretleri varsa bir mektup yazsınlar.
Niçin yaptıklarını açıklasınlar."
- G.C "Benim samimi kanaatim, Abdi İpekçi'yi senin öldürdüğündür.
Şimdi burada çok üzgünüm."
- M.A.A "Bu olaylarda katil, emri verendir.
Terörizm bana göre canavarca birşeydir."

Gerçek ve ibret

Ağca, Abdi İpekçi'yi 1978'de öldürmüştü.
Aradan geçen 20 yıl içinde, daha pek çok aydın siyasetçi ve gazeteci öldürüldü.
Söylemi altı çizilerek okunmalıdır:
"Bu olaylarda katil, emri verendir."
İkinci söylemi ise, daha da düşündürücü ve tüm katillere ibret mesajıdır.
"Terörizm bana göre canavarca birşeydir."
Kışlalı, canavarca değil, insanca bir dünya için yaşadı.
Ve öldü...
................................
(1)Bireysel ve Toplumsal Şiddet, Prof, Dr. Özcan Köknel, Sayfa 196.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr