Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile İstanbul Aydın Sitesi'ndeki evindeyiz.
Mütevazı bir apartmanın çatıkatındaki küçük çalışma odasında...
Balkonundan - biraz - adalar ve deniz görünüyor.
Site Ahmet ve Mehmet Aydın kardeşlerin yapımı.
Yalovalı Aydın kardeşler merhum İhsan Sabri Çağlayangil'in yakınıydılar.
"AP'ye ve Demirel'e aşıktılar" söylemi yanlış olmaz.
Hem de zamane işadamları gibi bir menfaat beklentisiyle maskeli değil.
Yürekten ve içten...
O site yapılırken Demirel'in ev satın alması nedeniyle çok mutluydular.
Ama...
Herhalde, aradan 20 yıla yakın süre geçipte sitelerindeki o mütevazı binanın Cumhurbaşkanlığı konutu olabileceğini hatırlarından bile geçirmemişlerdir.
Demirel için Tuzla'daki yazlığının yanı sıra İstanbul'a geldiğinde kalacağı ev olarak düşünülmüştür.
Zaten Demirel'in sıfatları değişir ama mekanları değişmez.
65'ten 1980'e kadar... Daha sonra 91 - 93 arasında 17 yıl çok kez Başbakanlık yaptı.
Fakat hiçbir zaman Başbakanlık konutuna taşınmadı. Hep Güniz Sokak'taki evinde kaldı.
Başbakanlık'tan düşürüldü, muhalefet lideri oldu, ihtilalin tank namlularına hedef oldu, sürüldü.
Mekanları değişmedi.
İstanbul'a geldiğinde bir zamanlar DSİ Genel Müdürü'yken yardımcısı Orhan Göncüoğlu ile bitişik nizam yaptırdığı Tuzla'daki küçük yazlık evinde kalırdı.
Kışın da gene işte bu evde...
Manzara da hep aynı.
Bir sürü dosya... şiltler, plaketler, fotoğraflar...
Görüntüde değişen tek şey artık her tarafa konulan gümüş, cam, bronz, alçı cinsinden bir sürü kırat heykelinin kaldırılmış olması.
Çünkü...
Cumhurbaşkanı artık tarafsız.
Partilerüstü.
Değişmeyen mekanların başka değişmeyen görüntülerine de işaret edelim.
- Tam söz verdiği saatte konukların kabul etmesi. Yani, randevusunda gene dakik.
- Nazik, samimi, güleryüzlü ve şakacı.
- İyimser.
Hani bir Çin atasözü vardır; "sert rüzgara karşı kimileri duvar örerek kendini korumaya almaya çalışır... Kimileri de yeldeğirmeni kurar" derler.
Demirel, en sert siyaset fırtınalarına karşı dahi bu ikincisini yapmıştır.
- Kaç kez ihtilalle düşürüldüğü halde ayakta kalabilişinin nedenleri yukarıdaki satırlarda simgelenen mekanlarına olduğu kadar dostlarına sadakati, iyimserliği ve yapıcılığı gibi psikolojik özelliklerin yanı sıra, hukuka olan bağlılığıdır. Hep demokrasi çizgisinde kalışıdır.
Dünkü konuşmamızda gene hukukun temel ilkelerine ve demokrasiye özenini yansıtan söylemlerde bulundu.
Örneğin...
"Demokraside nispeten yeni olan ülkelerin başlıca sorunlarının terör ve mafya olduğu... Her ikisiyle de ancak hukuk ve demokrasi çerçevesinde kalarak mücadele edilmesi gerektiğini" söylemesi.
- Siyasi parti liderliği ister istemez taraf olmaktır.
Liderler siyasi çatışmalara girerler. Zaman zaman yanlış yaparlar.
Demirel'de parti liderliği dönemlerinde, elbette gerek söylem, gerek eylem olarak yanlışlar yapmıştır.
Elbette farklı partileri ve kendi partisinden bile olsa farklı düşünenleri bütünüyle tatmin edebilmesi mümkün değildi.
Belki artık taraf olma handikapını bıraktığı için...
Ama sanıyorum asıl 40 yılı bulan siyaset deneyimleri birikimi, görgüsü, acı ve tatlı boyutlarıyla yaşamın getirdikleri Cumhurbaşkanlığı konumunun verdiği olgunlukla farkını ortaya koyuyordu.
Zorlama yapmadan, kendini vitrinlemeye çalışmadan.
Bu ağırlığa Türkiye siyasetinin ihtiyacı var.
Özellikle bunalım dönemlerinde bir siyaset referansı olabilir.
Bu deyimi Demirel için ilk kez kullanıyorum.
Çünkü...
İlk kez kendisi için "gerçekten" istemeyerek konuştum.
Kişisel bir ihtiras izlenimi vermedi.
Başkanlık sisteminden tutunuz kendisi için "emekli olmam" yakıştırmalarına kadar.
Bu tutumu sürerse, belki, görev süresinin biteceği 2000 yılının baharından sonra o kendini vitrine koymasa bile, vitrinde görülmek istenir.
Zaten...
Kendisi de 2000 yılının baharından sonra "bir süre başka sularda kürek çekmekten" söz etti.
Atatürk'ten sonra zaman zaman devlete sahip çıkan ağırlıklı isimler olmuştur.
Örneğin... İnönü.
Sonra onun kadar köklü ve çaplı olmasa da ağırlığını hissettiren isimler geldi geçti.
Demirel, ağırlığını Kurtuluş Savaşı'ndan, Silahlı Kuvvetler'den, ihtilalden almamıştır. Demokraside kök salmıştır. Dalları birkaç kez budansa da böylece gücünü artırmıştır.
Bir bakıma simgedir.
Bir ülkede kamuoyu araştırmaları halkın itibar notunun parlamentoya yüzde 20, orduya yüzde 80 olduğunu ortaya koyuyorsa...
Yapılacak "seçim" demokrasinin hayat suyudur. Ama... Suyun akıp gitmesini ve erozyonu önleyecek olan böyle köklerdir.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr