Her seçimden sonra, medya, aynı yorumu yapar: "Halk, oylarıyla doğru olanı gösterdi..."
Seçimler öncesi kamuoyu araştırmaları, tahminler, yorumlar, paranoyalarla oluşan çalkantılı sulardaki demokrasi, sandıklarda toplumsal aklın, sağduyu sahillerine ulaşır.
Kaygı duyulan olmaz. Kimseye "kontrol edilmeyecek" güç çıkmaz sandıklardan.
Ama...
Birilerine de halk ders verir.
Oylarıyla siyasette bir "kolektif akıl" dengesi kurulur.
Bu kez de aynı şey oldu.
İşte başlıca satırbaşları:
- AKP için araştırmalarla Türkiye genelinde yüzde 50'nin üzerine tırmanan, hatta, Meclis'teki Anayasa değiştirebilir çoğunlukla örtüşmesi hedeflenen yüzde 70 oy öngörüsü, sandıklardan çıkmadı.
AKP, yüzde 43 dolaylarında kaldı.
Türkiye'nin Atatürkçü laik demokratik düzenini bile değiştirebilecek - böyle bir şey telafuz edilmiş olmasa bile - üçte iki halk desteği bir yana, yarıyı bile bulamadı.
Yarının da hayli altında kaldı.
- AKP cesur ama gerçekçi politikaları nedeniyle yüzde 10 gibi "iyi " diye tanımlanacak bir oy artışı ile halk tarafından ödüllendirildi.
Fakat...
DP'nin, AP'nin daha önceleri yüzde 50'nin üzerine çıkan oy rekoırlarının hayli gerisinde kaldı.
Türkiye'nin siyaset geleneği, tek başına iktidar olan siyasi partilerin, genel seçimin hemen sonrasında yapılan yerel seçimlerde, oylarını yükseltmeleridir.
Bu oran onların "tavan" yaptığı yüksekliktir... Sonra düşüş süreci başlar.
Aynı kuralın - bir olağandışılık olmazsa - AKP için de geçerli olduğu söylenebilir.
Saptamaları sürdürelim:
- Türkiye'de siyasal dönüşümlerin göstergesi İzmir'dir.
Oylarına rekor patlamaları yaptırdığı zaman hem DP hem AP İzmir'i de almıştı.
Bu yerel seçimde ise AKP, İzmir'de, çok gerilerde kalmıştır.
Bu bir uyarı işaretidir.
Eğer, tüm Türkiye'de, arkasından gelenlere turlar bindirerek AKP öndeyse, bunun nedeni, seçenek oluşturan bir lider, bir parti - henüz - olmamasıdır.
- CHP'nin ana muhalefet partisi kimliğine karşın oylarının aşınması, ne alternatif olmak, ne de muhalefetin manyetik alanını oluşturmak için bir kıymet - i harbiyye ortaya koyabildiğini gösteriyor.
- CHP'nin dayanılması mümkün olmayan hafifliği, toplumsal aklı, başka arayışlara yöneltmiş bulunuyor.
DYP ve MHP'de oyların artışı, CHP'ye güven eksikliğinin yanı sıra, sağda meydanı AKP'ye bırakmamak tavrı olarak da görülmelidir.
- Kolektif bilinç, Meclis'in büyük AKP çoğunluğu ve çok hafif CHP varlığına bırakılmış iki partili sistemi benimsemediğini göstermekte.
Yerel seçimlerde dün kullanılan oylar genel seçimler gibi görülse DYP ve MHP de yüzde 10 barajını aşmış, Meclis'e girmiş olurlardı.
Bu da AKP'nin Meclis'teki oy sayısının hayli aşınması anlamına gelebilirdi.
İlginç bir kolektif tavır daha...
- DEHAP ağırlıklı birleşik sol oy oranları baraj oranı olan yüzde 10'un hayli gerisinde kaldı.
Bunun tercümesi, toplumun, ırkçılık kokan politikalara yüz vermediğidir.
Ayrılıkçı nefesler de rüzgar üretemiyorlar.
Marjinal kalıyorlar.
Belki bunda iç anlaşmazlıkların da rolü olabilir ama "Kürt milliyetçiliği" artık eskisi gibi prim yapmıyor anlaşılan.
Tehlike ise, ayrılıkçı marjinallerin, demokrasiyi teğet geçen dayatmacı ve kışkırtmacı politikalara yönelmesidir.
Kürt kökenli yurttaşlarımız için demokrasi çıtası yükseldikçe bu marjinaller - gene acı verebilirler ama - etkin olamıyabilirler.
Bir de kuşku...
- AKP oyları yüzde 50'nin üzerinde olsaydı, çekirdeğindeki çok katı İslami siyaset yanlısı yüzde 7 - 8'lik kitleden paçasını kurtarıp merkeze yönelmekte elini daha rahat hissedebilirdi.
Böylece duyarlı kurumlarla gerilimi azalabilirdi.
Şimdi de, bu oy oranını azımsayarak rahatsız olmamalı.
Çünkü, yüzde 43 dolaylarında oy da ne yaptığını bilen lider ve kadroları için sağduyu politikalarının arkasında çok önemli destektir.