KÖPÜKLER alındıktan sonra geride kalan 3 söylemin altı çizilmelidir.
1- Obama’nın, Ermeni soykırımı iddiası için “Fikrim değişmedi fakat çözüm için çabaları önemsiyorum” sözleri.
ABD Kongresi’nde “Ermeni soykırımının kabul edileceğinin” işareti mi?
Sanırım öyle bir işaret değil. “Gündeme alınma olasılığı bile çok zayıf” söylemi, ABD Temsilciler Başkanı Nancy Pelosi’ye ait...
Obama, “daha önce Ermeni lobisine verdiği sözün arkasında durduğunu” vurguluyor. Ağızlarına“bir parmak bal” çalıyor.
Ama...
Sarkozy ve Merkel’li yıllarda AB’nin çekirdeği olan Fransa ve Almanya’nın Türkiye’ye kök söktürmeyi sürdüreceği açıkça görünüyor.
Fransa’nın NATO askeri kanadına dönüşüne ve Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne “One minute” diyemeyen Ankara’ya “gene esmer günler” kaldı.
MASTER ANAHTAR
TÜRKİYE‘nin AB’ye tam üyeliğine Sarkozy ve Merkel’in açıkça karşı tavrı “kriz yönetimini” zorunlu hale getirmekte.
Egemen Bağış iyi niyetle elinden geleni elbette yapıyor ama bu zorlu Formula 1’de Türkiye’nin “pilot takviyesine” ihtiyacı var.
Örneğin saygın ve deneyimli Kemal Derviş gibi uluslararası bir isme...
İngilizce, Fransızca ve Almancası kusursuz... Uluslararası çevresi geniş, AB’nin 26 odasının kapılarını açmak için denenebilecek bir “master anahtar...”
Kimse “Nasıl olur?” demesin.
Obama, rakibi Hillary Clinton’u Dışişleri Bakanı yaptı.
Sarkozy de sosyalist Bernard Couchner’i...
Çağımızda böyle örnekler çok...
“Orası Avrupa, bize uymaz” itirazlarına karşı Türkiye’den de bir hatırlatma yapayım:
Kıbrıs sorunu düğümlendiğinde dönemin Dışişleri Bakanı çok değerli bir diplomat olan merhum Fatin Rüştü Zorlu’ydu.
Ama Başbakan merhum Adnan Menderes, özel temsilci olarak tam yetkiyle İsmet İnönü’nün sağ kolu CHP’li Profesör Nihat Erim’i görevlendirdi.
Sonuç... Londra ve Zürich anlaşmalarıyla Kıbrıs devleti kuruldu. Türk ve Rum tarafların ortak yönetimini düzenleyen anayasa kabul edildi.
Bunların arkasında Nihat Erim’in de imzası vardı.
Zorlu ile birlikte zorun üstesinden geldiler.
............................
Başbakan Erdoğan köşe yazarlarını yapıcı öneriler yapmadıkları için eleştirir.
İşte yapıcı bir yaklaşım.
“Kalkmış akıl öğretiyor, sen kendi işine bak” derse, bizim cevabımız şöyle olur:
“AB yolunda sadece o yürümüyor. Hepimiz yıllardır o ince uzun yoldayız.”
Benim gazetecilikte ilk günkü görevim, o zamanki adı Ortak Pazar olan AB ile Ankara Anlaşması‘nı izlemekti. Türkiye adına imzayı, dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü atmıştı.