Hayat çıplak Her yanda yoksulluk TasaFırtınalı hava...Aynı yıllarda dünyanın bir başka ucunda da Nâzım Hikmetin dizeleri bu karabasanı Sesini Yitiren Şehiriyle paylaşır gibiydi."Hava, kurşun gibi ağır..."Bu paraleli Abidin Dino kurmuş. Fikret Muallayı anlatan kitabından yansıttım.Avrupa, gene 73 yıl öncesini andıran ruh halinde.Bir yandan ekonomik bunalıma dönüşme işaretleri veren durgunluk... Öte yandan yaklaşan Irak savaşıyla dünyanın sonu sendromu. 1930 Dünya Ekonomik Krizinde Louis Armstrong adlı müziğin siyah devi Stormy Weatherında şöyle sesleniyordu: Korku filmi Küresel ekonomik sistemi kilitleyecek ve çökertecek yüksek teknoloji sabotajları...Evrak çantası dolusu nükleer kürün boşaltılmasıyla birçok kentte yüz binlerin ölümü...Sulara biyolojik sızıntılar. Metrolara zehirli gaz atakları... Konser, sinema salonlarına, alışveriş merkezlerine, patlayıcılar, yangın bombaları...Hatta...Avrupa kentlerinin varoşlarında yaşayan İslam nüfusun, göçmen işçilerin lüks semtleri basacağı, cehenneme çevireceği kuşkuları...Bir yıldır süren ekonomik durgunluğun altı böyle korku filmi senaryolarıyla daha da koyu koyu, kara kara çiziliyor. ABDnin Iraka saldırısı ile birlikte İslami terör örgütlerinin düğmeye basacakları ve yerkürenin her coğrafyasında "kıyamet patlamaları olacağı..." Anlaşılmayan hakaret Yazının başlarına; Mualla ve Dinoya dönelim.Fikret Muallanın 100. doğum yıldönümüyle Pariste bir sergi düzenlendi. Saint Germainin yana yana La Petite ve Visconti sanat galerilerinde...Tablolar, Jacqusline Quillere ve eşi Süleyman Üstünerin özel koleksiyonundan. Çok güzel tablolar seçmişler.Süleyman Üstüner, Pariste, üniversitede matematik ve iletişim hocası.Serginin girişindeki bir masa üzerinde Mualla için yazılan kitaplar ve yazılar...Dinonun kitabından sayfalarda şu karanlık ortama karşın yukarıda bir yerlerden bizlere yaşama gülümseyiş çağrıları var.İşte birkaçı...Fikret Mualla, Hitlerin yükseliş devrinde Berlindedir. Dehşetengiz SSlerden bir grupla karşılaşır. Onlara "gamalı haçın uğursuz olduğunu, sonlarını getireceğini" söyler.SSler, aval aval sorarlar:"Neden?"Muallanın cevabı "o simge Bizansın da sonunu getirmişti" olur.SSler bir şey anlayamadıkları için bön bön bakakalırlar. Bu kadar karamsarlık yetmez mi? Bir haftalığına deli Sonra..."Elektriği olmayan ilçenin, resim öğretmenine de ihtiyacı yoktur" diyerek istifa eder.Ama asıl "gülünçlü Türkiyem manzarası" Mualladan resim hocalığı yapabilmesi için "akıl hastası değildir" raporu istenmesi...Abidin Dinoyla, Bakırköy Akıl Hastanesine giderler.Muallanın "ruh sağlığı yerindedir" raporu alması için bir hafta yatması gerekmektedir.Ancak...Mualla, "ya sonra beni dışarı bırakmazlarsa" korkusu içindedir.Ne var ki orada, Neyzen Tevfik ve Taha Carım ile karşılaşır.Onların parasız kaldıkça gelip burada birkaç hafta geçirdiklerini öğrenir.Kuşkuları silinir.Ne abuk, sabuk şeyler!..Fikret Mualla gibi bir sanatçıdan resim hocalığı yapması için "akıl hastası değildir" raporu istemek!..Güzin Dinoyu Adana Lisesinde öğretmenken, kocası Abidin Dino "komünisttir" diye kovmaya kalkışmak... Ama, Güzin Hanımın, "Müdür bey Müdür bey beni kovmaya kalkıştığınız bu liseyi, eşimin babası bu kentte valiyken yaptırmıştı. Lise onun adını taşıyor" diye kükremesi üzerine apışıp kalmak.Oluyor bunlar işte...Nedenini Neyzen Tevfikten okuyalım:"Körler çarşısındaAyna sattırdın felek"...........Bayramınızı kutluyorum. Cuma günü bu köşede... G.C. g.civaoglu@milliyet.com.tr Fikret Mualla, Türkiyeye döner. Ayvalık Lisesine resim öğretmeni atanır.