10 Kasım'da Yüce Atatürk gene görkemli ve içten gösterilerle anıldı. O'nun yaşamı, dehası, devrimleri bir kez daha TV ekranlarına, gazete sayfalarına yansıdı.O'nun yaptıkları, ancak "korkmuyor... cesur" söylemiyle izah buluyor.Yerkürenin dev güçlerine karşı savaşmak... 500 yıllık zihniyet kalıplarını kırmak... İslam coğrafyasında tek "laik" devleti kurmak... Hukuku, ekonomisi, zihniyeti ile bir çağdaş devleti alfabe temelinden başlayarak yapılandırmak...Göze alınacak şeyler mi?Yarın yayınlanacak "Şeffaf Oda" programı için bir konuğum da Gülsün Bilgehan'dı.Ondan dinlediğim bu anı, Atatürk şifrelerinden belki de en önemlisi........................Gülsün Bilgehan'dan "Pembe Köşk'teki Atatürk" izlenimlerine devam..."Atatürk, Pembe Köşk'te bir aile mensubu gibiydi. Köşkün ve sofranın çok sık konuğu olurdu."Gülsün Bilgehan, "Paşa Dedeme, Atatürk hep yardım etmiştir. Öyle ki, Pembe Köşk'ün alınışında bile Atatürk'ün maddi katkısı vardır.Eşyalarını da Atatürk almıştır.Yemek masası, Çankaya Köşkü'nden gönderilmiştir."Bilgehan devam ediyor:"Atatürk kendi kaynaklarıyla Paşa Dedeme o zamanın parasıyla ayda 1000 TL verdirtirmiş.Çünkü... Bu en yakın arkadaşının maddi sıkıntı çekmesini istemezmiş. Paşa Dedemin başka yollara da başvurmayacağını iyi bilirmiş.Paşa Dedem Başbakanlıktan ayrılınca, bu aylık katkısını, 1000 TL'den 3000 TL'ye çıkarmış.O nedenle Paşa dedem, Atatürk'ten -velinimetim- diye de söz etmiştir.Atatürk'e bazı mektuplarında -velinimetim- sözcüğü vardır.".......................Peki ya İnönü'nün Başbakanlık'tan ayrılmasından sonra birbirlerine darıldıkları yolunda yazılanlar, anlatılanlar?..Gülsün Bilgehan "dargınlığı" doğrulamıyor.Başbakanlıktan ayrılışını izleyen 5 ay sonra Atatürk'ün rahatsızlanması üzerine, Şubat 1938'te gizlice Dolmabahçe Sarayı'na gitmiş ve bir hafta orada kalmış.Gülsün Bilgehan, anneannesi Mevhibe İnönü'nün yaşamını yazdığı kitabından ilk kez bu "gizli bir haftalık Dolmabahçe beraberliğini" açıklayıncaya kadar, olay bilinmiyordu. Kitaptaki birkaç satır da gözden kaçmıştı.O bir hafta içinde orada neler konuşulduğu ise tam bir sır.Ayrıca... Her hafta Atatürk'ten İnönü'ye ve İnönü'den de Atatürk'e, manevi kızı Sabiha Gökçen'den mesajlar götürülürmüş.........................Ya "İnönü'nün Atatürk'le dargın olduğu ve ona kızgınlığı nedeniyle, Cumhurbaşkanı seçilince paralardan ve pullardan Atatürk fotoğraflarını kaldırttığı, kendi fotoğraflarını bastırdığı" iddiaları?..Gülsün Bilgehan, burada çok farklı bir izah getiriyor:"Paşa dedem, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Atatürk öldükten sonra da devam ettiğinin mesajını vermek istemişti. O sırada Atatürk öldü, genç Türkiye Devleti de çöker artık beklentilerine ve fesat tezgahlarına karşı bir tavırdı bu.O tarihte televizyon yok. Radyo yayınlarının kapsamı dar. Gazete tirajları çok düşük. İletişimde en yaygın mecra, para ve posta pulu... Devletin, onu sahiplenmiş güçlü bir el tarafından yönetildiğinin mesajı böyle verilmişti."O yıllarda, yaklaşan Dünya Savaşı'nın ayak sesleri, bunalımlar, bölücü isyan hareketleri için fırsat kollayanlar düşünülürse, İsmet İnönü'nün tavrı, bu açıdan da yorumlanmalı.Atatürk'ün, sonraki kuşaklara armağanı olan "laik Cumhuriyet" ancak "cesaretle" kurulmuştu. Korumak için "cesaret" sürdürülmeli.........................Bülent Ecevit bugün toprağa veriliyor.Tanrı'dan rahmet, eşi Sayın Rahşan Ecevit'e ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. g.civaoglu@milliyet.com.tr İsmet İnönü'ye "Atatürk'ü nasıl tanımlarsınız?" diye sormuşlar... Cevabı: "Korkmuyor... Cesur" olmuş. Bu anıyı İnönü'nün torunu CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan'dan dinledim.