Az önce, birbirlerine borsadan yaptıkları kârı konuşmuşlardı. İkisi de dünya finans sisteminin nabzının attığı tüm Wall Streetli penguenler gibiydiler. Koyu renk ve şık giysiler içindeydiler. Dişleri beyaz, yüzleri yanıktı.............Çok parası olduğu ve artık karısından bıktığı için boşanmış olan Teksaslı emlakçı da iki çocuğuyla oradaydı.Çocuklar, birbirleriyle didişiyorlardı.Küçük olanı uzaklarda parlayarak yaklaşan gümüş renkli bir noktayı gösterdi."Ne kadar büyük bir martı" dedi.Emlak kralı baba, ikaz etti:"O martı değil, uçak. Biz 420 metre yüksekte Dünya Ticaret Merkezinin en üst katındaki restoranda kahvaltı ediyoruz. Etrafına bak.Hiç martı var mı? Martılar, bu yüksekliğe çıkamaz."...........Çocuklar seslerini yükseltmeyi sürdürüyorlardı. Saçları morla beyaz arası boyanmış yaşlı ve kibar bir hanım, bu gürültüye dayanamıyor, oradan çıkıp asansöre yürüyordu............Brezilyalı bir adam, kahvaltı masası üzerindekileri iştahla silip süpürmüştü.Kocaman bir puro yakmıştı.Kendisine "New Yorktaki toplu yerlerde sigara içilemeyeceği, ayrı bir sigara içme bölümünün de olmadığı" söylenince bozuldu.Öfkeyle kalktı. Hesaba yetecek bir banknotu masaya bıraktı. Çıktı. Asansöre bindi.............Kavga etmekte olan çocuklardan biri, dehşet içinde az önceki gümüş noktanın dev bir uçağa dönüşerek üstlerine gelmekte olduğunu gördü. Dehşetle haykırdı.Uçak, altlarındaki 94le 98inci katlara çarptığında, mora çalan beyaz saçlı yaşlı kadın ve kendisine puro yasağı konan Brezilyalı adam, tüm katları 42 saniyede inen hızlı asansörlerde giriş katına varmışlardı bile.............Teksaslı zengin emlakçı baba, "Her Şey Çok Güzel Olacak" filminden esinlenerek, çocuklarını"bunun bir oyun olduğuna" inandırmaya çalışmakta ve onları merdivenlere sürüklemektedir. Ağır ve yoğun dumana karşı ağızlarını kağıt peçetelerle kapatmışlardır. Az önce öpüşürek kazançlarını kutlayan borsacı sevgililerin ise pahalı butiklerden alınmış koyu renk giysileri; tepeden akan sular ve sarsıntıyla düştükleri yerden bulaşan kahve, portakal ve ananas sularıyla sırılsıklamdır. Onlar da merdivenlere yönelen kalabalık arasındadır. Sabah 08.54... Kadın ve erkek dudaklarını birbirlerine kilitlemişler, "Fransız öpücüğu" dedikleri türden öpüşüyorlar. Yukarıda World Trade Centere, 11 Eylül 2001 sabahı saat 08.56da Boeing uçağı çarptığında, en üst kattaki "Dünyaya Açılan Pencereler" Restoranından birkaç "gerçek" görüntüyü yansıttım.Şimdi sorular:"Puro, (nikotin) öldürür mü?.. Yoksa yaşam mı kurtarır?" "Çocuklara kızan yaşlı hanımın öfke ve stres yaşamını kısalttı mı, yoksa uzattı mı?" Hangisi?Mehmet Özün tavsiye ettiği "Öpüşmek, borsacı çiftlerin yaşamlarını uzatabildi mi?..."Ve " - Önce çocukların kurtarılması kuralı - 107nci katta işlemiyor mu? Melekler, 107. kata uçmuyorlar mı? Hani hep uçarlardı?"...........Kulelerden bir başka gerçek kesit...Uçağın vurduğu Kuzey Kulesinin en üst katındaki "Dünyaya Açılan Pencereler" Restoranının Genel Müdürü Glen Vogs, o sabah - hala - işyerinde değildi. ...........Boeingin vurduğu 94. ve 98. katlar arasında bulunan Marsh and McLennan şirketinin ofislerinde yüz milyonlarca dolarların konuşulduğu toplantılar yapılmaktaydı.Odalarda çalışılıyordu. 2000 derecelik ateş altında hepsi kömürleştiler............Ve gene sorular:"İşe erken gelip sabahın ilk saatlerinde çalışmaya başlamak gerçekten iyi mi?"Oysa... "tembellik" restoran genel müdürünü kurtardı.94. ve 98. katlarda çalışanlar ise, çalışmaya erken geldikleri için artık yaşamıyorlar...............Türkiyede "Aşkın Ömrü 3 Yıldır" adlı romanıyla tanınan Frederic Beigbeder, bu kez de "Kuzey Kulesi 107. Kat"ı yazmış. Kelimeleri, yaşam kurallarını kevgire çevirmekte.Öyleyse...............Koyver gitsin. g.civaoglu@milliyet.com.tr 08.56