Küresel ekonomik krizin nasıl gümbür gümbür gelmekte olduğunun bir örneğini vereyim:
“Amerika’da kredi kartları iptal ediliyor.
Hem de sahiplerine bildirimde bile bulunulmadan.
Ödeme yapmak için kredi kartlarını kasaya uzatanlara, cevap ‘bu kredi kartı iptal edilmiştir’ oluyor.”
Sanıyorum ödemelerde faize düşenler ya da kuşkulu görülenler bu kapsamda.
Çifte vatandaşlığı olan, hem Amerika’da hem Türkiye’de yaşayan ailelerin çocukları Türkiye’ye telefon ederek, “Kredi kartlarım iptal edildi. Türkiye’den çıkarıp yollar mısın?” diye istekte bulunuyorlar.
Gerekçe, “Bankalarda para yok, kredi de yok...”
Batı medyasında o haberleri görmediğim için ihtiyatlıyım, bu duyumları aldıklarım da öyle sıradan kişiler değil.
Mortgage
Gene aynı kaynaklara göre, Amerika’da mortgage anlaşmaları da “iptal tehdidi” altında.
Aile, mortgage kredi anlaşmasını imzalamış. Evini almış. Peşin ödemeyi yapmış. Aylık taksitlerini muntazam ödüyor.
Ancak...
Her banka anlaşmasında olan, altı puntoluk harflerle küçücük yazılmış hükümlerdeki açıklardan yararlanarak, banka, “Geri kalan borcunuzu şu kadar hafta içinde ödeyin, aksi halde evinize el koyacağız” diye not gönderebilir. Bu da konuşulmakta.
Bankalar birbirlerine kredi açmakta frene basmışlar. Mümkün olduğu kadar likiditede kalma çabasındalar.
Karanlıkta ıslık çalmak
Yerküre ekonomisi kararıyor. “Türkiye’nin etkilenmeyeceğini” söylemek, moral vermek bağlamında elbette iyi bir tavır ama madalyonun diğer yüzünde olumsuzluklar var.
İnsanlarımız rehavete girebilirler. Yeterince gerçekçi ve tedbirli olmayabilirler.
Dahası, yaklaşan hengâmede kendi paçasını kurtarmak çabasında olanlar tarafından aldatılabilirler.
KRİZ VE FIRSAT
Elbette. Krizler aynı zamanda fırsattır. Ancak bu yorum 2008 Türkiye’si için geçerli mi?
Yabancı sermayeyi temsil eden dostlarla bu konuda söyleştik. Türkiye’nin avantajı “siyasi istikrara” sahip olması. Bulunduğu coğrafyada tercih edilmesi.
Gerçekten...
Rusya ve Ukrayna demokrasi geleneği olmayan siyasetler nedeniyle güven vermiyor.
Macaristan ve Romanya ise “istikrarlı” görünüyorlar ama çok küçük ekonomiler.
Brezilya elbette çok daha büyük potansiyele sahip fakat Avrupa’nın uzağında kalıyor. ABD ile ise arası serin.
Oysa Türkiye “Avrupa’nın burnunun ucunda sayılır...” Nüfusu ve ekonomik kapasitesi yüksek. Demokrasi mazisi yeni değil. Kurumsallaşma yolunda mesafe almış.
Bütün bunlar iyi ama dünyada para yok ki. Sadece Arapların petrodolarları “dağlar gibi” fakat onlar da daha güçlü gördükleri Avrupa ve ABD bankalarını ve o ülkede yatırım yapmayı daha güvenli buluyorlar.
AKP iktidarında hanımların başları örtülü diye milyar dolarlarını Türkiye’ye göndereceklerini sanmak saflık olur. Türkiye, ceplerdeki kredi kartlarının iptaline kadar giden bu krize artık iç politikanın kayıkçı kavgalarını noktalayarak, ulusal bütünlük içinde girmeli.
AĞLAMA DUVARI'NDA TÜRK KEMANI
İTÜ Konservatuvarı’nın başındaki keman virtüözü Cihat Aşkın 26 Eylül’de Kudüs’te konserde çalacak.
İsrail devletinin 60. kuruluş yıldönümü bağlamında konser, Ağlama Duvarı önünde gerçekleşecek.
Dünyanın büyük keman ustalarına “Yahudi soykırımından kurtarılan kemanları” sunuluyor.
İngiltere Kraliyet Akademisi’nde doktora yapan Cihat Aşkın’ı çok kez dinledim. Hem Türkiye’de hem İsrail’de. Ona bir kez daha alkış.
Ancak Org. İlker Başbuğ’un Ağlama Duvarı önündeki resminin nasıl kullanıldığını hatırlayın. İnsanlık, barış ve demokrasi için anlamlı bu konser, Cihat Aşkın’ın başına çorap örmek için kullanılmasın.