Yani... 1 Mart tezkeresi Meclis'ten geçseydi ve TSK Kuzey Irak'ı tutsaydı...1- Türkiye'nin savaşa katılmadan ve sınırların ötesine geçmeden verdiği şehit sayısından daha az olabilirdi. Hiç tartışmasız gerçeği, İngiliz askerlerinin can kaybı rakamı ortaya koyuyor. ...........................Okuyucu notlarından bir başka yaklaşım da şöyle:"Türk askerlerinin ve subaylarının başına çuval geçirilmesi ile başlayan ve Başbakan'a randevu konusunda Beyaz Saray'ın ayak sürümesine kadar uzanan -prestij erozyonu- olmazdı."2- Türkiye, hâlâ kırılan vazo parçalarını Washington'da bir araya getirip bütünleştirmeye çalışıyor.Beyaz Saray ise, "Yapıştır... Bakalım bir şeye benzeyecek mi? Seni izlemeye devam edeceğim" havasında...1 Mart tezkeresi geçseydi, ABD'nin stratejik ortağı, Kuzey Irak Kürtleri değil, Türkiye olabilirdi.Kırmızı çizgilerde hafıza kaybı yaşanmazdı. Kerkük, Musul nüfus kütükleri tahrip ve tahrif edilmezdi.Türkiye'de eğer ABD'ye karşı rüzgârlar esiyorsa, bunu, Başbakan Erdoğan'ın "Irak'ta şehit olan Araplar" söyleminden öte, Türk subay ve askerlerinin başına çuval geçirilerek, adeta paketlenerek tutuklanmasında aramak gerek.ABD ile yeniden ilişkileri düzeltmek ve hataları onarmak gezileri -aklın gereğidir ama gene de- toplumun beyninde ve vicdanında prestij erozyonu yaratıyor............................Bir not da ekonomiyle ilgili..."1 Mart tezkeresi geçseydi, Türkiye'ye 8 buçuk milyar dolar karşılıksız girdi olacaktı."3- Daha az can kaybı ve prestij aşınımı yaşanmaması gibi alternatif tarih ıskalaması yanı sıra, Türkiye'de altyapı, sağlık ve eğitim hizmetleri için 8 buçuk milyar dolar, önemli bir katkı olacaktı.Ayrıca... ABD sermayesinden de girişler beklenebilirdi.Türkiye'nin görüntüsünde önemli değişimler gerçekleşirdi.............................Şimdi ilişkilerin yeniden normale dönüşmesi için, bir "gözlem süreci" yaşanıyor.AB ile Kopenhag Kriterleri ve ekonomide IMF Kriterleri'nden sonra, Türkiye'nin önüne bir de Beyaz Saray Kriterleri konuyor.1 Mart tezkeresinden başlayarak uygulanan politikanın "doğru" olduğu nasıl söylenebilir?.............................Öte yandan girilen süreçte asıl zorlu dönem yeni başlıyor.Ankara, Bush gibi kafadan icazet almak üzere prestij riskleri aldıkça, toplumda tepkiler daha da artabilir.PKK'nın ABD kontrolü altındaki Kuzey Irak'tan sızarak koyduğu kanlı eylemlerle, kurduğu tuzaklarla yitirilen canlarımız, bu öfke dalgalarını daha da kabartabilir.Gerçi... Dün de belirttiğim gibi 2005, Türkiye'nin "siyasal istikrarlı son yılı..."2006 ile birlikte Türkiye'de "erken seçim/seçim, cumhurbaşkanı seçimi" fırtınası esecektir.2005'te hiç değilse, AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması, IMF ile yeni anlaşmanın rayına girmesi ve ABD ile ilişkilerin buzluktan çıkarılarak gevşemeye bırakılması bile önemli..............................Ve bir okuyucu notu daha:"Sayın Cıvaoğlu, IMF ve Kopenhag Kriterleri'nden sonra şimdi de Beyaz Saray Kriterleri diye yazmışsınız, ya günümüzün AKP taban gerçeği olan imam hatip kriterleri?.."Bu sonuncu kriter bağlamında İngiliz gazetesi The Times'ta dün yayımlanan satırları da yansıtayım: "...Korkunç gerçek şudur ki, muntazam bir biçimde Türkiye'yi Batı'dan kaybediyoruz... Erdoğan hükümeti hâlâ AB hedefini koruduğunu söylüyor ama hevesi giderek azalıyor.Brüksel'de, Washington'da sevilmediğini hisseden ve İslam dayanışmasını Batı ittifaklarına tercih edenlerin baskıları altındaki Türkiye liderliği, başka yöne bakıyor.".............................Bir de "Atatürk Kriterleri'ni" hatırlasak diyorum. g.civaoglu@milliyet.com.tr 15 gün içinde 18 şehit eksenindeki yazım üzerine okuyucudan ilginç notlar geldi. Örneğin... "1 Mart tezkeresi reddedilmiş olmasaydı ve TSK, Kuzey Irak'ı tutsaydı, Türkiye'nin can kayıpları daha az olurdu. Son 15 günde 18 şehidin üzerine 100 TIR şoförümüzün öldürülmelerini de ekleyiniz... Bu sayı, Irak savaşının başından beri savaşa katılmış İngiltere birliklerindeki toplam can kaybından daha aşağıdır."