Ertuğrul Özkök’ün de dediği gibi Ebru Gündeş, “küçük dev kadın...” Şarkı söylerken, sahnedeyken adeta devleşiyor...
Yeni albümü “Beyaz”da da muhteşem şarkılar var...
Ebru Gündeş, “Beyaz” adlı şarkının “senin yanın en aydınlık beyaz benim için” sözlerinde olduğu gibi sosyal yardımlarıyla da aydınlığı sevdiğini kanıtlıyor. Aydınlatıyor.
Sadece şarkılarıyla değil, sosyal sorumluluk projeleriyle de devleşiyor...
www.ebrugundessatiyor.com adlı internet sitesinde çok değer verdiği kostümlerini satıyor. Oradan alınan kostümlerin gelirleri belirli vakıflara aktarılıyor.
Ebru bizden bir ricada bulunuyor:
“Sizin kazağınızı, sizin de gömleğinizi alsam olur mu? Siteye koyabilir miyim? Oraya koyarsak, o para bir yere gidecek. Beyaz’ınki henüz satılmadı. Beyaz’dan destek bekliyoruz.”
Ebru’nun bu projesine sadece bir kazakla değil, daha fazlasıyla katkıda bulunacağım.
Ebru’ya sinemayı düşünmüyor musun diye soruyorum.
“Çok iyi bir ekiple, çok iyi bir projede neden olmasın. Faydalı olacaksam, iyi bir şey çıkacaksa olsun. Çok iddiam yok ama fena sayılmam” diyor.
“ACUN KİM?” DİYE SORUN
Her projesi tutan Acun Ilıcalı Hollanda’dan yeni bir format getiriyor.
Ses yarışması... Ama öyle bilindiği gibi değil.
Acun anlatıyor:
“Jüri sahneye arkası dönük oturuyor. Sesi beğenen düğmeye basıyor ve koltuk dönüyor. Sahnede şarkı söyleyeni ancak o zaman görebiliyor. Yani, sadece sese göre değerlendirme yapmış oluyor. Jüri kendi arasında da yarışıyor. İki jüri de aynı kişiyi beğenirse, yarışmacı onlardan birini seçiyor. Yarışmanın bir diğer özelliği ise böylece iki takımın oluşması.”
Acun, orijinal adı “Voice” olan ve Hollanda’da çok izlenen bu ilginç yarışmanın formatını almak için firmayı nasıl ikna ettiğini anlatıyor:
“Formatı almak için firmayı aradım. Biz kanallara veriyoruz formatı size niye verelim dediler. Ben de orada büyük oynadım. Bazen güven de vermek lazım. Telefonu kapatın, herhangi bir Türk numarası çevirin. Acun kim diye sorun, sonra beni arayın dedim... Sabah 6’da telefon geldi; yarın sabah Hollanda’ya gelebilir misiniz diye... Gittik sabah 10’da formatı aldık.”
Acun gösteri dünyasında tanıdığım en mütevazı ünlülerden biridir.
Bu anlatımıyla sakın “kendine hayranlardan biri” gibi bir algılama olmasın.
Acun’un bir diğer özelliği de yüksek zekâ voltajıdır.
Çok hızlı düşünür anında cevap verebilir.
Hollanda firmasına “evet” dedirtmek için verdiği cevap bunun örneği.
ACUN’UN CANLI YAYIN FİRARI
Acun’un ekran kaçamaklarının, canlı yayın anılarının çoğunu biliyoruz.
Bunlara bir yenisini de “Yok Böyle Dans”ta eklemiş...
“Fenerbahçe-Trabzon maçına gittim. Maç da acayip heyecanlı geçiyor. Canlı yayın var. Yayına 15 dakika gitmeme kararı aldım.
Saba’yı (Tümer) aradım. Açılışı sen yap ben ilk danstan sonra gireceğim dedim. Saba inanmadı, şaka yapma dedi. Saba’yı ikna edemeyince yönetmene söyledim. Pascal dans ediyor. Ben girdim, sinsice yerime geçmeye çalışıyorum. Monitörde kendimi gördüm. Bakışıyorum monitörle... Pascal da izlemediğimi biliyor ya dansımı nasıl buldun deyip duruyor... Aramızda böyle komik bir olay oldu.”
............
Ebru Gündeş ve Acun Ilıcalı’yla Şeffaf Oda müzikle harmanlamış keyifli bir pazar söyleşisi...
ALİ AĞAOĞLU 24’ÜNE BASTI
KADININ en duyarlı iki yaşı vardır; “40 yaşı ve gözyaşı...”
Çoğu 39 yaşta birkaç yıl kalır, buna “39 yaş patinajı” da derler.
“Gözyaşı” ise en etkin kadın silahıdır.
Öyle bağıra çağıra, çıngar çıkararak ağlamaktan söz etmiyorum.
Göz bebeğinde iri iri birikerek yanaklarından yuvarlanan birkaç damla karşısında duyarsız kalabilmek için erkek değil, “kıracaksın belimi” şarkısına ilham veren “ayı” olmak gerekir.
Erkeklerde böyle duyarlı bir yaş var mı bilmiyorum ama Ali Ağaoğlu dostumuz bir süredir her yıl doğum gününde “24’e bastığını” söyler.
Sonra da muzip muzip güler.
Nüfus kâğıdında yazan değil, hissettiği yaş bu...
Ağaoğlu “24 olacak dedim, oldu” demiş olmalı.
Üstelik bir de “+”sı var.
Yeni alkollü içki yönetmeliğine göre 24 yaşla yırtıyor.
Nerede olursa olsun alkollü içki tüketmek hakkı var.
Hafta ortasında Ali Ağaoğlu’na sürpriz 24 yaş partisi düzenlendi.
Şirketler grubunun üst düzey yöneticileri ve birkaç çok yakın dostuyla “Lüküs Saz”da gecenin keyfini çıkardı. Davetin proje müellif’i elbette Rose.
TV’DE TURİZM KANALI
ESMA Sultan Yalısı’nın yüksek tavanından aşağıya büyük bir avize sarkıtılmış.
Avizenin çemberinde ampuller yerine şampanya şişeleri...
İlerleyen saatlerde sarışın, uzun boylu, hoş bir kadın çevik bir hareketle o avizeye tırmandı.
Dizleriyle avizenin çemberine tutunarak kendini aşağıya bıraktı.
Şampanya şişelerini açarak aşağıda boş kadehleri uzatan konuklara servis yapmaya başladı.
İlginç bir görüntüydü.
Gecenin hafızalara iz bırakması için hoş bir düzenleme.
Esma Sultan’daki davetin nedenine gelince...
Demet Sabancı bir TV kanalı daha kurdu.
“WTC (World Travel Channel)” uydudan ve D-Smart’tan izleniyor.
1 Nisan’da ise Digitürk’te.
Bu kanalda turizmle ilgili her bilginin sunulması amaçlanıyor.
İyi bir kadro Türkiye’de ve dünyada görülmesi, yaşanması, tadılması gerekenleri kendi gözlemleriyle de görüntüler eşliğinde yansıtıyor.
Sadece “bilgilendirme” değil, hizmet verme ve alma platformu da “WTC...”
Bir “tık”la otel, uçak-vapur, konser, tiyatro, bale, opera, spor karşılaşmaları rezervasyonu da yapılabilecek.
Seyahat acenteleri belki biraz tedirgin ama önce TV sonra internet portalları devreye girdiğinde yazılı basında rahatsız olamamış mıydı?
Sonra mahallenin bu yenileriyle de birbirimizi tamamladık.
WTC ile seyahat acenteleri için aynı yol açılacaktır.