Oriana Fallaci'nin satırları ile,
Kral Hüseyin'in portresini yansıtayım (1):
"Hayatını yaşar...Kadınları, motosikletleri, yarış arabalarını, deniz kıyısındaki tatilleri, tehlikeyi sever.
Keskin bir nişancıdır.
Uçan kuşu vurur."
Ölümle arkadaş
Fallaci, onun için
"Hüseyin demek, suikast girişimleri demektir; tuzak, tabanca, bomba, zehir demektir" diye yazıyor.
İşte,
Hüseyin'in adeta
ölümle birlikte yolculuk yaptığı yaşamdan kesitler...
İlk kez daha
16 yaşındayken, gözlerinin önünde büyükbabası
Kral Abdullah'ı öldürdüler;
Kudüs'te
Aksa Camii'nin basamaklarında...
Kurşunlar, yalnızca
Kral Abdullah'ın kalbine isabet etmekle kalmamış, biri de
Hüseyin'in tam kalbini vurmuştu.
Üniformasına iğnelenmiş ağır bir madalya, onu ölümden kurtarmıştı.
Kurşun, madalyanın üstünde parçalanmıştı.
1958'de,
Suriyelilerin iki MİG jeti ona saldırdığı zaman, kendi kullandığı uçakla
Avrupa'ya gidiyordu.
Çok usta bir pilot olması sayesinde, boşluklara dalıp çıkarak, zikzaklar çizerek, dağlara - tepelere çarpıp, parçalanma tehlikesini göze alarak, arkasındaki
MİG'lerden kurtulmuştu.
1960'da, daha sinsi bir yöntemle onu öldürmeye kalkıştılar.
Sinüzit olmuştu ve
özel doktoru ona burun damlası vermişti. Birgün yeni bir şişe açarken, birkaç damla da lavaboya düştü.
Lavabo cızırdamaya başladı; kısa süre içinde, damlaların düştüğü yerde bir delik açıldı.
İlaç yerine, şişenin içine sülfirik asit konulmuştu.
Ya onu uykusunda hançerlemeye çalışan uşağa ne demeli?
Ve, yemeğine zehir koyan ahçıya?..
Hüseyin'in emrindekilerden biri, yemeği, önce kedilere tattırır. O gün kediler ölünce de, suikast girişimi ortaya çıkmıştı.
Ve, bomba...
Hüseyin, Başbakan Hazza Majarin'e gideceği gün,
Başbakan'ın odasına yerleştirilen bir bomba, o daha gelmeden patladı.
Hüseyin kurtuldu ama
Başbakan ile
beraberindeki 8 kişi öldü.
Bir suikast girişimi daha...
Onun arabasına çok benzeyen bir araba, amcasınındı.
Dört el ateş edildi.
Hüseyin gene kurtuldu.
Ve, bir kovboy filmi gibi sahne...
Ordunun bir komutanı isyan etmişti.
Hüseyin, askerlerin karşısına çıktı.
Cipten inerken, kendisine çevrilmiş bir tabanca gördü.
Bu kez, tabancasını, karşısındaki adamdan daha çabuk ateşlediği için kurtuldu.
Ödülü cesaret
Hüseyin, "gerçek hayatı tehlikeye girdiği oranda, ortalarda daha çok görünmeyi" severdi.
Örneğin...
Ailesini, havaalanına, kendi kullandığı otomobille götürür ve kendi kullandığı otomobille dönerdi.
Muhafız kullanmazdı.
Ya da bir başka örnek...
1967'de
İsrail kuvvetleri
Ürdün topraklarına ilerlerken, sınıra giden tek devlet başkanı oydu.
Askerlerinin bir kısmı, kaçışmışlardı.
O ise, bomba sesleri ve vınlayıp geçen mermilerin altında savaşı yönetti.
Görevi tehlike
Tehlikeyi sevdiği kuşkusuz.
Yaptığı sporlar da öyle...
Paraşütle atlamayı, helikopterin motorunu kapatıp, helikopter düşerken son anda motoru yeniden çalıştırmayı, 180 mil hızla otomobil sürmeyi, Hawkes avcı jetiyle havada pervasızca gösteriler yapmayı, yaşamının keyfi sayıyordu.Henüz yeni kral olduğu yıllarda,
geceleri taksi şoförü kılığına girip, müşterilere, Kral Hüseyin hakkında ne düşündüklerini sorardı.
Bu cesareti,
ölümüne 5 kala da, geçen haftalarda da gösterdi.
ABD'deki
Mayo Clinic'ten kalkıp,
Ürdün'e geldi.
Bütün kuvveti elinde toplayan ve tahta geçmek için neredeyse gün sayan kardeşinden bütün yetkileri aldı ve öldüğünde, yerine büyük oğlunun geçeceğini açıkladı.
Sonra...
Ölüm için cesaretle yatağa uzandı.
Siz şu satırları okurken, herhalde
Ürdün'ün küçük kralı Hüseyin'i hayata bağlayan fiş çekilmiş olacak.Ortadoğulu
Bu özelliklerine karşın
Hüseyin, Osmanlı'ya ihanet eden ailedendir.
Besin alamayan
Osmanlı askerlerinin iskorpitten dişleri dökülürken, hala
Mekke'yi korumakta olmalarına karşın,
Hüseyin'in dedesi,
İngilizlerle anlaşmıştı.
Osmanlı'yı sırtından vurmuştu.
Hüseyin'in krallığı, bu ihanet anlaşmasının acı ürünüdür.
Ayrıca...
Hüseyin, toprağına sığınan ve sözümona savunmasını üstlendiği
Filistinlileri de, kitle halinde kıyıma uğratmıştı.
Onlardan övgüyle ve kardeş diye bahsederken, tarihe
"Kara Eylül" diye geçecek baskını yaptırdı.
Hüseyin'in ordusu, göçmen kamplarındakileri,
Filistinlileri kitle halinde kıydılar.
Kamplarda binlerce ölü vardı.
Kurbanlar arasında yaşlı kadın ve çocuklara da rastlanmıştı.
Evet...
Hüseyin, yaşam teli üzerinde yürüyen usta ve cesur bir cambazdı.
Cesaretinin ödülleri, tatlı yaşam olanaklarıydı.
Ama, tarihe, insanlık değerleri bağlamında, derin izler bıraktığı söylenemez.
..............
(1) Oriana Fallaci; "Tarihle Söyleşiler", Can Yayınları. Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr