Savaş oluyor, yer yerinden oynuyor. Ekonomi dayanıyor.
Çıtırdıyor, hafiften bel veriyor ama sonra düzeliyor. Demek iyi kurumlaşmış. İyi kadrolaşmış.
Birincisi sürüyor.
Kadrolara gelince, bankalar kesiminde elektrikler kesildi. Sonra bir bakıldı, lambalar değişmiş, AKP lambaları takılmış.
Tehlikeli bir oyun.
Üstelik "tabula rasa" denmiş, tümüyle silinmiş.
Kurumların hafızaları kalmamış.
Şimdi...
Duyumlara göre sıra Hazine’nin başındaki Faik Öztrak’ta.
O da giderse temizlik tamam.
Gerçi Öztrak’ın Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı’na atanacağı söylentileri de var ve bu gene de bir güven ama nereye kadar... Öztrak olsa olsa Cumhurbaşkanı Sezer’in atacağı imzalarda uyarılarıyla fren görevi yapar.
Bu da önemli.
Fakat Türkiye’nin şu en bunalımlı ekonomi sürecinde ihtiyacı fren midir?
Elbette değil.
İhtiyaç, direksiyonda oturacak, gaz pedalına basacak deneyimli bir pilottur.
Üstelik Öztrak, uluslararası finans çevrelerine güven veren isim.
Dileriz ki duyumlar yanlış olsun.
TRT’de haberleri izliyorum... Sanki Bağdat yanlısı bir kanal izlenimini veriyor.
TRT Genel Müdürü Yücel Yener görevinden ayrıldıktan sonraki bu değişim, sadece benim gözlemim değil. Genelde paylaşılıyor.
"Bir kısım gazetelerin" Irak savaşını birinci sayfalarından yansıtmalarıyla örtüşüyor. Yaklaşım aynı. O kafayı tanımak zor değil.
Şu satırların yazarının da içinden yetiştiği TRT iyi okuldur. Namlulara bile direnen yayın kuşaklarının onurlu anılarını taşır. Özerk bir kurum olan TRT bu kum fırtınasında ayakta durabilecek omurgaya sahiptir. Zamanla yeni iktidar da kendini yanlışlara iten gayretkeş danışmanlardan, görgüsüz ve görüsüz omuzdaşlardan arınır.
Eğer ilk aşamalarda ilkeli yayıncılıkta direniş olmazsa...
Önce, haberler derken... Ardından haber programları, eğlence programları, kültür ve sanat yayınları tespih taneleri gibi koparak yeni zihniyetin coğrafyasına yuvarlanır.
Aslında, yıllardır küresel iletişimin büyük sorunu Batı kurumlarının egemenliğiydi. Bir bakıma tekeliydi.
Gerçekler genelde çarpıtılıyordu.
Ya açıkça, Batı’nın ve siyonizmin yanında saf tutuyorlardı... Ki bunlar çoğunluğu oluşturuyordu... Ya da ideolojik, dini, protest yayınlarla, Batı politikaları çarmıha geriliyordu. Bunlar ise kıymet - i harbiyesi olmayan marjinallerdi.
Etik geleneği ve güvenirliği olan birkaç kanal, gazete ve dergi ise enformasyon sağanağında yeterince dikkati çekemiyordu.
El Cezire, bir süredir, ilk kez, İslam dünyasından doğru haber, özel haber ve dünyanın dikkatini üzerine odaklayan yayınlarıyla dikkati çekmekte.
Son bir ayda El Cezire’nin sadece Avrupa’da abone sayısı iki kat arttı.
Bu oran, iyi gazeteciliğe olan küresel talebin ölçütüdür.
TRT de haber yayınlarında etik geleneği ve güvenirliği olan Batı yayın kurumlarıyla, El Cezire türü ciddi ve yeni sesleri harmanlamalı, kendi kadrolarını çok daha aktif devreye sokmalıdır.
İktidar değişiklikleri, TV ekranlarındaki, özellikle TRT ekranlarındaki görüntülerden hissedilmemeli.
Ekranlarda kum fırtınasını, yan yatmış ABD tanklarını, suratlarını örtmüş conileri yansıtıyor, ama fırtınanın önüne katıp götürdüğü Diyanet İşleri Başkanı, kamu bankaları yöneticileri, TRT Genel Müdürü vizörlerdeki kum filtrelerine mi takılmış kalmış ne?