Genelkurmay Başkanlığı tarafından SAREM adıyla Stratejik Araştırmalar ve Etüd Merkezi kuruldu. Tuğgereral Reşat Ödün başkanlığındaki SAREM eski askerler, diplomatlar, tarihçiler, istihbaratçılar, ileri teknoloji uzmanları, stratejistler, psikologlardan oluşuyor. Stratejik konuları araştıracak, öneriler üretecek.
SAREM'in kamuoyuna tanıtımı 8 Ocak 2002'de.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "ABD'nin Irak'ı vurması, Irak'ta bağımsız Kürt devletini gündeme getirir" söylemi, SAREM'in ve Genelkurmay'ın bütün olasılıkları gözeterek yaptıkları çalışmanın ürünüdür.
Ayrıca bu söylem askerin sadece kendi bünyesinde ve kapalı devre görüş üretimi sanılmamalı. Aynı görüş Cumhurbaşmanı Sezer, Başbakan Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem tarafından da dile getirilmiştir.
Orkestrasyon bütünlüğü, devletin doruklarında saptanan ve paylaşılan ortak tavrı ortaya koyuyor.
Değişim sürecinde asker üslubu da farklılaşmakta.
Konuşmayan, karargah - kışla - orduevleri üçgeninde kalan... Sadece MGK'da görüş dile getiren asker tipi, yerini kamuoyundan kopuk olmayan ve iletişim kanalları - nispeten - açılmaya başlamış kurmay diplomasisine bırakmakta.
Kurmayca değerlendirmelerden bir anı.
"İkinci Dünya Savaşı arifesinde 23 - 24 Ağustos'ta Almanya, Polonya'ya saldırıda bulunmayacağının güvencelerini veriyordu. Aynı binanın bir başka odasında ise Almanya'nın Polonya'yı istilasından sonra Sovyetler Birliği'ne bırakılacak topraklar için gizli sınır anlaşması imzalanmaktaydı. Bir hafta sonra 1 Eylül'de Alman orduları güvence verdikleri Polonya'nın topraklarına girmişti."
Böyle anılar, Irak'ın vurulması halinde Kuzey'de bir bağımsız Kürt devleti kurulmayacağı yolundaki kuşkuların bir bakıma izahı.
ABD, Irak'a, Afganistan uygulamasını tekrarlayabilir. Irak'ı havadan vurarak çöketirken, Kuzey Irak'taki Kürtleri Bağdat'a yürütebilir.
Peki buna karşılıkBarzani ve Talabani ne isteyeceklerdir?
Afganistan'da Kuzey İttifakı, "geçici yönetim" formülüyle yetindi.
Ama Irak Kürtleri "devlet olmak" isteyeceklerdir. Irak sınır bütünlüğü içinde bir federe devlet formülü bile, zamanla bağımsız devlete dönüşmenin başlangıcı olmaz mı?
O devlet Türkiye'deki, İran'daki, Suriye'deki etnisiteyi tahrik etmez mi?
O hareketlenme ABD'güvencesini aşacak boyutlar almaz mı?
Üstelik Irak'ın güneyinde nüfusun yüzde 55'ini oluşturan Şiiler petrolün de yüzde 67'sine el koyarak, Sünni Bağdat yönetiminden koparak Şii İran'la bütünleşebilirler.
Körfezi kapatabilirler. Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki Şiilerle birlikte Körfez'de kaos yaratabilirler.
Yörenin böylesine karışması istenecek şey mi?
ABD'de bu çok sakıncalı olasılıklar elbette görülüyor.
Zaten Şahinler denebilecek Irak'a müdahale yanlısı olanlar var. Daha 1998'de dönemin Başkanı Clinton'a mektup yazmışlardı. Irak'a askeri harekat yapılarak, Saddam'ın devrilmesini istemişlerdi. Şimdi onlar arasında yeni Başkan Bush'un Savunma Bakanı ve onun yardımcısı, Bush'un danışmanı vs. bulunmakta.
Diğer tarafta yani güvercinler arasında ise Başkan Yardımcısı Cheney ve Dışişleri Bakanı Powell var.
Ayrıca Avrupalı müttefikler ve Arap dünyası da müdahaleye karşı.
Onlara göre ABD böyle bir harekatı meşruiyete dayandırmalı.
Eğer küresel destek bulamaz ve yalnız kalırsa ne olacak?
İşte Türkiye daha hala tereddütlerin yaşandığı, kesin kararın verilmediği şu dönemde sağduyu sesini veriyor.
ABD ile bir sesli düşünceyi paylaşıyor.
Ama öyle koşullar oluşabilir, öyle gerekçeler ortaya konabilir ki Türkiye bir Irak harekatının dışında kalmayabilir de...
Dileğimiz "Avrasya'nın Balkanları" denen Ortadoğu'nun zembereklerinden boşalmaması.