Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ÇATI partisi “HDP (Halkların Demokratik Partisi)” ilk kez İmralı’da dile getirilmişti.
“BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi)” Güneydoğu odaklı ulusalcı bir Kürt partisi algısını yerleştirmesi şöyle bir düşünce oluşturdu:
Türkiye’nin diğer yörelerinde de Güneydoğu’nun birkaç katı Kürt nüfusu olduğu halde BDP onların oyunu alamıyor.
Oyu yüzde 6 dolaylarında kalıyor.
Oysa Türkiye genelinde bir çatı parti yüzde 10’u aşabilir.
Öcalan bir “çatı partisinin, Kürt kökenli nüfusu daha fazla temsil gücünü yansıtabileceği” görüşünde.
Ayrıca...
BDP “katı ve sert” söylemlerle Türkiye’nin diğer yörelerinde tedirginlik üretti.
Yeni parti bu tereddütleri giderebilir.
Ve...
“CHP’nin solda bıraktığı boşluğa -kısmen de olsa- hitap edebilecek bir hedefe odaklanabilir bu çatı parti” diye düşünülüyor.
.........................
Zaten bir hazırlık vardı.
Ahmet Türk’ün başında olduğu “Halkların Demokratik Kongresi” son kelimesi değiştirilerek “Parti”ye dönüştü.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş gerçi “seçimlere az kaldığını, bu kez BDP’yle sandıklara gidip genel seçimlere HDP’yle girilmesi” görüşündeydi.
Ama...
İmralı ve Kandil ısrarlı oldu.
“Çatı partisi HDP’yle yerel seçimler kararı” alınarak düğmeye basıldı.
Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder gibi isimler BDP’den istifa ederek çatı parti HDP’ye gaz verdiler.
Her ikisi de, “ulusalcı Kürt” kimliğini temsil etmedikleri ve “sola yakın” oldukları için Türkiye genelindeki sol boşluğa hitap edebilecek isimler.
“Çözüm süreci” için de böyle bir oluşum ilk yaklaşımla “artı” niteliğinde.
“Savaş, silah, dağ” terminolojisinin dışında kaldılar.
.........................
Sadece varsayılan soyut “sol” oylar değil...
Batıdaki Kürt nüfusun yarısına yakını sınıf değiştirdi.
“Orta sınıfa” geçti.
İşi ya da işyeri, otomobili olan, çoğu evinin sahibi, çocuklarını okutan, düzenli hayatı sürdüren bu nüfus “çata pata” istemiyor.
Silah, kan, iç savaş söylemleri onlara itici geliyor.
Elbette...
“Kürt” kimliğine, kültürüne yürekleri sıcak.
Fakat...
Kendi düzenlerini bozacak hatta altüst edecek politikalardan, tavırlardan, çatışmalardan hem uzak kalıyor hem de bunu istemiyorlar.
Çatı parti “orta sınıfa yükselmiş” kesim oylarını çekebilecek mi?
“İstikrar” tercihli bu Kürt kökenli yeni orta sınıf zaten “şüpheci, ölçülü ve mesafeli...”
HDP’nin o kesimden oy alması için daha geniş bir yelpaze açabilmesi gerek.
Yani...
Kandil’de kaleşnikof namlularıyla dayatılan barut kokulu politikalar bu kesimde sadece rahatsızlık yaratır.
Öyle ihmal edilir bir “marjinal” kesim değil bu.
BDP’nin aldığı oyların tümüne yakın bir orandan söz ediyoruz.
............................
Kısacası...
Dağdan düze inerek Türkiye genelinde politika yapmak.
Kaleşnikofların gölgesi düşmeyen sandıklardan çıkmak sanıldığı gibi kolay değil.
Demokrasinin geometrisi çok farklı.
Dayatmanın yerini irade alıyor.
Macera, sekterizm, fedailik değil, sandıklarda skoru “yaşama tutkusu ve renkleri” belirliyor.
“İmralı-parti-Kandil” üçgeni geometrik değişimle bir köşesinde “halkın” yer aldığı “kare”ye dönüşünce ne olur?
Bu sonuncunun ağırlığı daha fazla.
Aslında...
“Çözüm süreci” için bu zihniyet dönüşümü en önemli etken.
Ama madalyonun diğer yüzünde bir gerçek daha var.
Seçimler yaklaşırken “sandık hesapları” bir ters rüzgar haline gelip “zihniyet dönüşümüne” fren de yaptırmakta.
Sadece “İmralı-parti-Kandil” üçgeninde değil, “iktidar” ve “muhalefet” kanatlarında da çözüm süreci için zihniyet değişimi önüne “sandık hesapları” engel koyuyor.
Söylemler sertleşiyor.
Tabanlar kollanıyor.
Bu durumun tek ilacı “Türk ya da Kürt halk iradesinin barış ve çözüm için kolektif akıl oluşturabilmesi...”
Seçim hesapları ancak bu kolektif akılla birer “engel” olmaktan çıkar.
O nedenle söylemler ve tavırlar sertleşecek, keskinleşecek yerde yumuşamalı, kapsayıcı, kucaklayıcı olmalı.
Çözüm için ortak iradeye katkı yapmalı.