Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Kürtçe Radyo - Televizyon Yayını ve Eğitim", - üstü makyajlı da olsa - AB Katılım Ortaklığı Belgesi'nde yer almakta ve tartışmalar gündeminde.
AB Katılım Ortaklığı Belgesi'nde ne diyor?
Kısa vadede; "Türk vatandaşlarının ana dillerinde radyo ve televizyon yayınlarının önündeki engellerin kaldırılması... "
Orta vadede; "Eğitim alanını da kapsayacak şekilde, kültürel hakların gelişimini engelleyici yasal hükümlerin giderilmesi..."
Konuyu önce hukuk açısından inceleyelim.
Anayasa'nın değişmez 3. maddesi; "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir" der.
Anayasa'nın 26. maddesi "Düşüncelerin açıklanması ve yayınlanmasında kanunla yasaklanmış dillerde yayın yapılamaz" diyor.
Daha önce Kürtçe'nin kullanılmasını yasaklayan bir yasa vardı.
Terörle Mücadele Yasası'nın değişikliği sırasında bu yasak kaldırıldı.
RTÜK Yasası'nda da, Kürtçe yayın doğrudan yasaklanmıyor.
"Kanunla yasaklanan dilde yayın yapılamaz. Türkçe'den başka bir dil, resmi dil kabul edilemez" diyor.
Burada "ana dil" deyimi kullanılmıyor. "Resmi dil" deniyor. O halde kapı aralık...
Ama...
Bu deyimin bir grup, bir kitle hakkı gibi yorumlanması, dolaylı olarak Anayasa'nın 3. maddesindeki Türkiye devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün bir unsuru olarak gösterilen, "dili Türkçe'dir" kavramıyla çelişiyor olabilir.
O nedenle...
Konu, sadece bireysel hak olarak görülebilir.

Dar açı

Orta vadedeki eğitim boyutuna gelince.
Anayasa'nın 42. maddesinde "Eğitim Hakkı Ve Ödevi" başlığı altında, "eğitim özgürlüğünü kullanmak, devletin gözetimi altında yapılır. Türkçe'den başka bir dil, Türk vatandaşlarına ana dil olarak öğretilemez, okutulamaz" denilmektedir.
O halde...
Bireysel dahi olsa, Türkçe ya da bir başka dilde eğitim ve öğretim, "ana dil" adı altında, Anayasa'nın bu haliyle gerçekleştirilemez.
Ama...
"Ana dil" deyimi kullanılmaksızın, özel ve bireysel girişimlerle bu dil - belki - kullanılabilir.

Geniş açı

AB, bu çok duyarlı konuyu gündeme getirdi.
Türkiye'nin bütünlüğüne en küçük bir yara aldırmamak koşuluyla çözüm formülleri üretmek durumundayız.
Ayrıca...
Bu konularda bireysel özgürlükleri öngören bir karar metninin çıkması için, daha yıllar önce Avrupa Konseyi'ne yeşil ışık yaktığımızı da hatırlayalım.
Öte yandan...
AB'ye tam adaylık söz konusu olmasaydı dahi, Türkiye bu konuya eğilmelidir.
Güneydoğu, çanak antenlerle Avrupa'dan ve yöreden bütün Kürtçe yayınları izliyor.
O halde...
Türkiye'nin denetimi altında Kürtçe yayın yapılması akılcı olmaz mı? Avrupa Konseyi'ne olumlu baktığımız çerçevede düşünülmeli mi?
Çünkü... O çerçevede, "ülkenin bütünlüğüne aykırı olmamak koşuluyla" kaydı var.
Konunun, kamuoyu önünde Bahçeli ve Yılmaz'ı karşı karşıya getirmesi doğru değil.
İster istemez kamplaşma yaratır.
Ayranlar kabarır.
Oysa...
İki tarafın siyasette ve hukukta bilge adamları, bir formül oluşturmalılar. Bunun için hala geç değil.
Yarınlarda karşımıza Abdullah Öcalan'ı da kapsayan "idam" sorunu... Kıbrıs'ta çözüm... Bazı duyarlı kişileri de kapsayacak "af" konuları da gelecek.
O konuların da, daha şimdiden ortakların uzmanları arasında yapıcı çalışmalarla, çok yönlü diyalog maratonuyla çözümlere ulaştırılması gerekir.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr