Ancak...Bu ikinci şans, içinde bulunduğumuz - Rusyayı da kapsayan - coğrafyanın "nepotizm" hastalığıyla karşı karşıya getirebilir."Nepotizm"in lügat karşılığı, "eş/dost/akraba/hısım tarafından para kaynaklarının denetime alınması"dır. Fransızlar buna Ortadoğu için "bahşiş sektörü" diyorlar."Komisyon sektörü" ise küresel adı. Türkiye "jeopolitik" şansa sahip. Şimdi "jeoekonomik" şans da, kapısını çalıyor... İstatistiklere göre, Türkiyeye - borsaya, kıymetli devlet kağıtlarına yatmış kısa sürede geri çekilebilecek sıcak para olmayan - kalıcı yabancı sermaye girdisi, 1 milyar 700 milyon dolar.Bunun 1 milyar 400 milyon doları, sahil kasabalarında ev alımı...Sadece 300 milyon doları "reel ekonomi" için yatırım olarak gelmiş.Neden böyle?Çünkü...Bürokrasi, zihniyet, kuşku gibi bir dizi nedenin ötesinde, her yatırımcının karşısına, iktidara yakın olduğu iddiasıyla çıkan "türedi" isimler... Hangi sermaye, hangi alana geliyor?.. Bunlar, onlara göre önemli değil... Önemli olan, "adamın kim."Başbakan Erdoğan, geçmiş yolsuzluk iddialarının üzerine gidiyor ama bu son nesil "nepotizm" mantarlarına dikkat etmeli.Uluslararası sermayeyi temsil edenlerin bulunduğu her toplulukta "nepotizm" konuşulmaya başlandı.Elbette kanıt yok.Fakat..."Yeni hasat" aracılar, isim - isim, kovaladıkları işler, istedikleri aslan paylarıyla konuşulmakta.Onlara kulak verildiğinde hâlâ dev satışların neden yapılamadığı, savsaklandığı, bazı anlaşma metinlerinin neden gizlendiği anlaşılmakta. Dış sermaye AB ile müzakere süreci ile birlikte, Türkiyede "nepotizmin" hudutlarının daralacağı beklentisi var.Sözgelişi, el konulmuş bir şirket satılacaksa, bunun anlaşması gizli olamayacak.Borçları, ulusun vergileriyle güvenceye alınmışsa, borsadan hisse senetlerini satın almış binlerce ortağı varsa, o şirketin yaptığı sözleşme, nasıl vergiyi ödeyenlerden ve hisse senedi satın almış ortaklardan gizlenebilir?Bunu yapanlarla, "nepotizm" lobisinin yakınlıkları olabilir mi?ABye tam üyeliğin gereklerinden biri de şeffaflık. 17 Aralıkta tarih alınmasını izleyen süreçte "bahşiş söktörünün" büsbütün kökünün kazınamayacağı kesin.Buna karşın... "Hareket alanının daralacağı" söylenebilir. AB ölçütleri IMFnin banka denetimlerini, kendisinin yapmak istemesi acaba neden?Bunca yılların deneyimleri gösterdi ki, sorunlu bankalar da "nepotizm"in korumalı coğrafyasına alınmakta.O coğrafyada, hortumlama sürmekte, borçlar şişmekte, paralar sırdaş alanlara zula edilmekte...Sonra içleri iyice boşaltıldığında, nepotizm lobisinin" itirazı olmayacak aşamada, onlara el konuluyor.Borçlar halka yıkılıyor.Hisse senedi sahipleri, tahtalar kapatıldığı için yanıyorlar. Elbette, her batık banka ve sahibi böyle değil ama, çoğunun "kariyeri (!)" aynı. Zaten, IMF de, "Bundan böyle bankaları ben denetlemeliyim" eğiliminde."Uluslararası auditing kuruluşları gibi biz de bu işlevi yapmalıyız" gibi bir gerekçeleri var."Güven sorunu" bu...Her alanda hissediliyor. Banka denetimleri Türkiye 17 Aralıkta ABden tarih alırsa, yabancı sermaye girişleri "hız vitesi" takacak.Bu bir gerçek şanstır.Savaşa dayalı "jeopolitik" değerini Türkiye, artık ekonomik yararlar coğrafyasını oluşturan "jeoekonomik" ile tamamlamalıdır.Geri kalmışlık pistinden teker keserek havalanma süreci olan "take - off" süratini kazanmak üzereyiz. Aman tökezlemeyelim.Birkaç iktidar kurduna, güvesine yem etmeyelim geleceğimizi...Onların doymazlığı, sonunda güç aldıkları iktidardakileri de kemirmeye dönüşmekte. g.civaoglu@milliyet.com.tr İktidar güveleri