Siyaset, toplumdaki o dalganın sırtında yapıldı. 2007 seçimlerinin yükselen dalgası ise AB'ye "tepki" ve "öfke" olacak gibi görünüyor. Siyaset kampanyalarının da bu kez "AB'ye vurarak" yapılacağı kuşkuları yoğun.Büyük tehlike...Türkiye için Avrupa bir "kıta" değil, "değerler bütünüdür".150 yıldır bu değerlere "yürüyoruz".80 yıldır, yani cumhuriyetle birlikte "içindeyiz".50 yıldır "birlikteyiz" ve "paylaşıyoruz".Çok mesafe aldık...Bu değerler hür, rasyonel, laik, güvenli, gelişmiş, demokrat bir modeli oluşturur.Avrupa simgesini böyle görürüz. AB, bunun sadece siyasi örgütüdür.Siyasi örgütle çatışarak bu değerler için 150 yıllık yolculuğu kesecek miyiz?........................AB ile tam üyelik müzakereleri için 3 Ekim 2005 keşke hiç yaşanmasaydı mı?O zaman belki de Avrupa'ya karşı Türkiye'de bu çapta, bu derinlikte bir fay kırılması oluşmayabilirdi. Ve... Aynı şekilde Avrupa'da da "Türkler geliyor" provokasyonu ile pompalanan ters psikolojik rüzgârlar esmeyebilirdi.11 Eylül ve onu izleyen Londra, Madrid terör saldırıları, Müslümanı "potansiyel terörist" gören bir paranoya üretti.Türkiye, o paranoyadan en çok etkilenen ülke...Türkiye'ye dönük her kuşku yüklü söylem büyük tahribat yapıyor.Türkiye insanında öfke yangınlarına neden oluyor.Öyle ki... Yüzde 70 olan AB'ye üyelik eğilimi, yüzde 30'a düşmüş bulunmakta.Üniversitelere gidiyoruz, öğrencilerin büyük çoğunluğu AB'ye karşı.Öğrenci için AB artık bir "umut" olmaktan çıkmakta.Onların profesörlerinde, doçentlerinde, asistanlarında da aynı tavır var.İşçi, memur, esnaf kesimlerinde de öyle.Artık, AB'ye girip elini kolunu sallayarak vizesiz dolaşacağı, iş bulacağı sanıları da bitti.Genel eğilim bu olunca, siyasetçiler de, bu büyüyen oy denizine ağ atıyorlar.Dahası... Bu karşıtlığı pompalayan söylemler de kamuoyuna frensiz yansıtılıyor........................55 İslam ülkesinden Batı uygarlığını anlamış tek ülke olan laik Türkiye bile, Avrupa'dan kopmanın çatırtılarını duyuruyor.5 eski dışişleri bakanının "AB ile görüşmelere mola verilsin" görüşünde birleşmeleri, diğer kesimlerde olumsuz duruşun vitrinidir.......................Bu çok yanlış bir tavır olur.Bu satırların yazarı da dahil zaman zaman hepimiz öfkeleniyoruz, "Alın AB'nizi başınıza çalın" diyecek hale geliyoruz.Ama... Sonra sağduyu, öfkenin üstüne çıkabiliyor.Avrupa'dan kopup hangi değerler coğrafyasına yelken açacaktır Türkiye?Ortadoğu'nun petrol, kum, kan ve entrikayla karılmış çamur coğrafyasına mı?ABD'nin güvenilmez kaypak politikalarla oluşturduğu serap coğrafyasına mı?Nereye?Ekonomisi, değerleri, 150 yıllık rotası, laik yapısı, coğrafyasıyla bütünün içinde yer aldığı Avrupa, aslında Türkiye'dir.......................AB'yi dışlamak yerine, ne istiyor, kendi değerleriyle nasıl bir uyum arıyor, ona bakmak gerek.Her istediği yapılır diye bir kural yok.Bazıları yapılabilir, bazıları yapılamaz, bazıları şimdi yapılamaz, bir takvime yayılır, bazıları şimdi yapılamaz, takvime yayılamaz ama koşullar oluştuğunda yapılır. Bunlar konuşulur. İyi anlatılırsa sonuç alınabilir.AB'den "kopmak" ya da ilişkileri "askıya almak" veya "AB'yi kuşbaşı doğrayıp öfkeli toplumun ağzına atmak" çıkar yol değildir. Toplumsal öfkenin peşine takılmak yerine iyi bir müzakereyle topluma ufuklar açılmalıdır.Bugün için ya da sadece 2007 seçimleri için politika yapanlar siyasetçilerdir.Oysa... Siyasetçiyi, "devlet adamı" kıratına yükselten şey, gelecek nesiller için de politika yapabilme büyüklüğüdür. g.civaoglu@milliyet.com.tr Yükselen CHP ve MHP oylarında, AB'ye karşı tavır koymalarının da katkısı az değil. Bir önceki seçimlerin yükselen dalgası, AB'ye tam üyelik heyecanıydı.