Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Başbakan R.T. Erdoğan, "Avrupa ile aramızda türban sorunu var" dedi. Bu söylem, ileride Türkiye ile AB arasında bir duvar yükseltebilir.
Çünkü... Avrupa, başörtülü - türbanlı İslam görüntülerini coğrafyasından kaldırmak yolunda... Bu süreci Fransa ve Almanya, "laisizmi, yeniden yorumlayan ve kamusal alanlarda dini simgelerle, örneğin başörtü, Yahudi takkesi, Hıristiyanların haç ya da Nazilerin gamalı haçlarıyla yer almayı engelleyen yasalar çıkararak başlatmakta.

Bu durumda bir tarafta Müslüman dünya ve Avrupalı Müslümanlar... Öte tarafta Hıristiyan Avrupalılar gibi bir kamplaşma görünüyor.
Huntington'un iddia ettiği gibi "Dinlerin ya da uygarlıkların çatışması mı?"
Hayır... Avrupa'da kuvvetlenen ve yayılan bir "Laik - İslam ligi" dikkatlerin odağı oldu. Bu hareketin başını Fransa çekiyor.
İslamın Martin Luther'i yani, muhafazakar kuralların kabuklarını kıran Protestanı ya da reformcusu gözüyle bakılan Jamil Sayah adlı Mendes Frans Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde profesör, genç ve aydın bir İslam lideri var hareketin. Çekirdeği amal (ufuk) adlı bir dernek. Amacı laik - İslam... Tercihi dini değil, siyasi ve bulunduğu coğrafya olan bir yaygın kurumsallaşma.
Onlara göre, Avrupa'yı da etkisine alan kökten dinci, baskıcı, şiddet kullanan İslamcı azınlık karşısında, ılımlı ve laik Müslüman çoğunluk, artık ağırlık koymalı. Başka bir deyimle, sessiz çoğunluk, azgın azınlık karşısında sinmemeli.
Kökten dinciler, sessiz ve laik çoğunluğu baskıyla, şiddetle bugüne kadar yönlendirdi ama artık yol ayrımına gelindi. Avrupa, Fransa ve Almanya'nın önderliğinde sadece İslamın değil, Hıristiyanlığın ve Museviliğin de simgelerini kamusal alandan uzaklaştırmak üzere tavır koyarken yaşlı kıtadaki İslamın sessiz çoğunluğu arada sıkışmakta.
Bir yandan yeni çıkmakta olan yasalar ve uygulamalar... Öte yandan kökten dincilerin baskı, tehdit ve hatta uyguladıkları şiddet. O nedenle, Batı basınının deyimiyle Avrupa'daki İslami sessiz çoğunluk, AB'deki laisizmin yeniden yorumlanış ortamında dirsek temasına geçti.
Kısacası... Avrupa'daki İslam da laisizmi yeniden yorumlayan yasalar karşısında blok halinde değil.
Sokaklara dökülenler, aktivistler yani azınlık bir yanda... Avrupa'daki Müslümanların çevreye uyum sağlamış, İslamda reformu savunan laik çoğunluğu öte yanda. İkiye bölünmüş.

Böyle bir oluşumda Türkiye'nin yeri hangisi olmalı?
Başörtüsü ve türban dahil dini simgelerle, kamu görevini ve okullara girişi yasaklayan yasalara karşı direnişçilerin arkasındaki Türkiye mi?.. Yoksa Avrupa'daki laik - Müslüman çoğunluğun yanındaki, hatta bu hareketin öncüsü, modeli olan Atatürk Türkiye'si mi?
Böyle bir oluşumda R.T. Erdoğan'ın yeri ne olmalı?
AB'nin eşiğinde olduğu halde, sokaklara dökülen ve AB ile başörtüsü sorunu" iddiasındaki bir Türkiye'nin Başbakanı mı?.. Yoksa "AB ile ve de kendi içinde bir başörtüsü sorunu olmayan" bir Türkiye'nin Başbakanı mı?
Yarınlarda, Türkiye AB üyeliği için tüm kriterleri tamamladığında, kendi ellerimizle bir başörtüsü sorunu engeli yaratmayalım.
Bu konu kendi haline bırakıldı...
Bakınız geçen yılın tansiyonu yok.
Yeniden ateşler yakmak, hem Türkiye'yi gerer hem de Türkiye'nin AB üyeliği önüne istismarcılara teslim edilmiş bir duvar çekilmiş olur.