Atatürk "altı ok"un 5'ini "Cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik, inkılapçılık" diye saptamış da, neden 6. ok için "laiklik" değil, "laik" sözcüğünü kullanmıştır?"Yeşil" dirsek temasındaki kimi "postmodernler(!)" Atatürk ilkelerini benimseyen "laik" aydınlar için "laikçi" diye iğneleyici bir söylem kullanıyorlar.Oysa "laikçilik" aslında bir gerçekliktir.Fransızca karşılığı "laisizm"dir (laicisme), ideolojidir. Tıpkı "Cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik, inkılapçılık" gibi... Oysa "laiklik", Fransızca "laicite"den gelir.İdeoloji değildir, geniş anlamıyla "çağdaşlık"tır.Atatürk'ün öngördüğü 6. ilke bu anlamdadır......................İkinci soru:Atatürk neden Kuzeybatı Kara Avrupası'nın, İngiltere ve ABD'nin uyguladığı "seküler" (secular) deyimini değil de, Fransa'nın "laiklik" (laicite) deyimini tercih etmiştir.Bu iki deyim, birbirine karıştırılarak kullanılıyor.Aslında ise, aralarında örtüşen noktalar kadar, ciddi farklar da vardır."Secular" yaklaşım, dini işlerle devlet işlerini kesinlikle ayrışmıştır.Dini kurumlarla devlet kurumları birbirinden ayrıdır.Birbirlerinin alanlarına müdahale etmezler.Kiliseyle devlet arasında bu bağlamda bir tür anlaşma vardır.Türkiye'de de zaman zaman "laiklik" kabaca, "din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" diye tanımlanır.Oysa... Atatürk'ün öngördüğü ve 1937'de Anayasa'ya değişmez madde olarak koyduğu "laik devlet", farklıdır. Egemendir.Kaynağı, Tanrı değil, halktır."Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" söylemini bu anlamda da yorumlamak gerekir.Fransız Devrimi ile birlikte siyaset gündemine giren, uygulamaya konulan ve kullanılan "laik" deyimi ve ilkesi, sadece din işlerini devletten koparmakla yetinmemiş, "aydınlanmanın toplumun tümüne yansıtılması" anlam genişliğini kazanmıştır."Çağdaşlık" karşılığını da kapsayan anlam genişmesini bu nedenle kazanmıştır.Atatürk'ün öngördüğü "laiklik", aslında bu "çağdaşlıktır."......................Türkiye'de Fransa'nın laiklik değil, anglo-Amerikan secular tanımında bir uygulama isteyenler, aradaki şu farkın altını çizmeliler...Önce Almanya, sonra İngiltere ve Amerika'da uygulanan secular sistemin dayandığı zemin "Hıristiyanlık'ta reform"dur. Martin Luther'in "dinde reformu" başarıya ulaştıktan sonradır ki, din ve devlet ayrılabilmiştir.Türkiye'de "dinde reform" yapılmasına karşı çıkanlar, "Allah'ın kitabı değişmez, yorumlanamaz" diyenler, nasıl "seküler" sistem isteyebiliyorlar?İslamı, uygulamadaki taassuptan koparan aydınlanma ve bir reform olmadıkça, nasıl din ve devlet işleri birbirinden ayrılır?Biliyorum... Amaç... Kuran kursları serbest olsun, medrese taslakları, özentileri yayılsın, tekkeler, tarikatlar cirit atsın, hatta sabahtan öğleye devlet okulları, öğleden sonra din okullarıyla "çifte eğitim" yapılsın, devlet de karışmasın...Öyle ya... "Seküler" sistemde devlet ve din birbirinden ayrı değil mi?Ama... Dinde reform yapmamışsanız, İslamda din ve devletin aynı otoritede bütünleşmesini nasıl yok sayacaksınız?Oysa... Laik devlette, toplumun aydınlanmayı paylaşması gibi bir çağdaşlık ilkesi adına dini kurumlar, devletin egemenliği altındadır."Diyanet İşleri Başkanlığı" da bu işlevde bir kurumdur.O halde... Hıristiyanlıkta reformu yapamamış Fransa ve diğer katolik çoğunluklu ülkelerdeki "laiklik" ilkesi, İslamda da reform gerçekleşmediği için, Atatürk'e daha uygun görünmüştür........................"Laikliği" Lourusse'dan bir kez daha anlatalım...- Felsefi anlamda laiklik, aklın egemenliğini öngörür;- Siyasi anlamda laiklik, devletin dini kurumlara üstünlüğünü savunur.- Hukuki anlamda laiklik, din ile devletin ayrılığı ilkesinin yanı sıra, devletin bütün din ve mezheplere eşit davranmasını öngörür.- Sosyal-kültürel laiklik ise, laik sınıfların, cins, ırk, yaş gözetmeden aydınlanmasını ve toplum hayatına katılmasını sağlar......................Bu da çağdaşlıktır......................Yukarıdaki satırlar için... Bkz... Bozkurt Güvenç -DEMİREL'E YAZDIKLARIM- Büke kitapları- Mayıs 2005 g.civaoglu@milliyet.com.tr Bir soru: